Gönderi

Çocukların hepsi Stephen’a garip görünüyordu. Hepsinin anneleri, babaları, değişik sesleri vardı. Evde olup başını anasının kucağına koymayı özledi. Ama olamazdı ki: Onun için, oyun, çalışma, dua bitsin de yatağına yatsın istedi. Bir fincan daha sıcak çay içti. Fleming: — Ne o? dedi. Bir yerin mi ağrıyor? — Bilmiyorum, dedi Stephen. — İşkembeden rahatsızsın, dedi Fleming, yüzün solmuş: Geçer. — Evet, dedi Stephen. Ama rahatsızlığı orasında değildi. Hastalık yüreğindeydi diye düşündü, insanın yüreği hasta olabilirse eğer. Dirseklerini masaya dayayarak kulaklarını açıp kapamaya başladı. Her açışında yemekhanenin gürültüsünü duyuyordu. Gece giden trenlerinki gibi gürlüyordu. Sonra kapayınca kükreme uzaklaşıyordu, tünele giren bir treninki gibi. Dalkey’de o gece tren böyle kükremişti, sonra da tünele girdiği zaman, kükreme kesilmişti. Gözlerini kapattı ve tren ilerledi, kükreyerek sonra susarak; gene kükreyerek, susarak. Hoş oluyordu kükreyip sustuğunu duymak ve sonra tünelden dışarı gene kükreyerek ve sonra gene durup…
·
1 artı 1'leme
·
1.422 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.