Bayılarak okuduğum Off-Campus serisi sebebiyle Elle Kennedy'i çok severim. Öyle ki serinin ilk kitabı Anlaşma'yı en az 5 kez okumuşluğum vardır. Bu kadar sevdiğim yazarın uzun zamandır yeni bir kitabını okumadığımı farkedince de sırada bekleyen Briar Kampüsü serisini şimdilik es geçerek İyi Kız Karmaşası'na başladım.
(Devamı spoiler içerir.)
Kitabın konusu şöyle: Cooper çalıştığı barda Preston isimli zengin bir çocukla kavga eder ve bunun üstüne Preston, Cooper'ı işten attırır. Bu duruma çok sinirlenen Cooper ile arkadaşları da intikam almak için bir plan yaparlar. Planları; Preston'un kız arkadaşı Mac'i kandırıp, kızın Cooper'dan hoşlanmasını sağlayıp sırf Cooper ile birlikte olmak için erkek arkadaşı Preston'u terk etmesini sağlamaktır.
İddia teması üzerine kurulu kitaplar benim için her zaman 1-0 geride başlar. Çünkü;
a) Bir insanı iddia konusu yapmanın çok rezil bir hareket olduğunu düşünürüm.
b) Erkek karakteri tam anlamıyla tanıyamadığımı hissederim. Bu kitaptakine benzer bir konuyu işleyen Tempted dizisinde bir sahne vardı: Söylediği yalan ortaya çıkınca erkek karakter yalvar yakar oluyordu, kendini affettirmek ve ne kadar pişman olduğunu anlatmak için deli gibi dil döküyordu. Onu boş gözlerle izleyen kadın karakter de “Neyi eskiye döndürmek istiyorsun da bunları anlatıyorsun, ben seni tanımıyorum bile.” diyordu. Heh, benim için de durum tam olarak bu işte. Bu aşağılayıcı planı yapan kişi ile kızın yanında, olduğundan farklı tavırlar sergileyen kişi aynı insan olamaz gibi gelir bana hep. Öyle olunca kızın yanındaki hâlini de samimiyetsiz bulurum ister istemez.
c) İşin içine aşk girmese ne olurdu diye merak ederim. Çünkü erkek karakter, âşık olduğu kadını kaybetmek istemediği için pişmanlık duyar hep. Peki, âşık olmasaydı ne olurdu? O zaman bir kadına böyle davranmakta bir sorun olmaz mıydı? Mesela Mac, Cooper'ın sevmeyeceği tarzda biri olsaydı bu yaşananları hak etmiş mi olacaktı? Şüphesiz ki Cooper ve arkadaşları için öyle olacaktı. Zaten onlar Mac'i hiç tanımadıkları hâlde kızın, başına gelen her şeyi hak ettiğine karar verdiler. Çünkü Mac zengindi; çünkü Mac, Preston ile sevgiliydi.
Kitabın ana temasını oluşturan 'zenginler kötüdür, fakirler iyidir' klişesi de çok saçmaydı. Kitapta kötü ve şımarık olan zenginler de var, evet ama birkaç kişiye bakıp herkesi aynı kefeye koymak da ne demek? Ayrıca bu zenginler kötü de, fakir tarafı temsil eden Cooper ve arkadaşları mı iyi gerçekten? Preston'a bilenip intikamını bizzat ondan alamadığı için konuyla hiçbir ilgisi olmayan Mac'i kandıran Cooper mı iyi? Mac'i gram tanımadığı hâlde ona belaltı laflar eden ve durduk yere kıza kötü davranan Evan mı iyi? Ya da Mac'i herkesin içinde aşağılamak için sabırsızlanan Alana mı iyi?
İşin en acıklı yanı da hiçbir şeyden haberi olmayan Mac'in; bu insanlara kendini sevdirmek için didinip durması, bu uğurda en olmayacak işlere girmesi ve her şeyi öğrenince yaşadığı o küçük düşmüşlük hissi ile ne yapacağını bilememesi. Halbuki Cooper, hislerinin gerçeğe döndüğünü farkedince bu oyunu durdurduğu gibi, yaptıkları planı da çok geç olmadan Mac'e anlatsa böyle mi olurdu? Sakın kimse Mac'e bir şey söylemesin, Mac'in bu plandan asla haberi olmasın deyince sırlar gizli mi kalıyor? Eh be Cooper...
Ben Mac'i de pek sevmedim bu arada. Genç yaşına rağmen hayallerini gerçekleştimesi ve Cooper'ın, kardeşi ve arkadaşlarıyla arası açılmasın diye çabalaması takdire şayandı, evet. Ama söz konusu aldatmak olduğunda çok net konuşan biri olmasına rağmen Cooper ile aleni bir şekilde flörtleştiği hâlde bunun aldatma olmadığını iddia etmesi sinir bozucuydu. İş fiziksel boyuta dönünce sevgilisini aldattığını kabul edip, gidip sevgilisi ile yaptığı muhabbet ise inanılır gibi değildi. Bakınız:
Mac: Başka bir erkekle öpüşüp seni aldattım.
Preston: Ee?
Mac: Kızmadın mı?
Preston: Ne kızması canım. Üniversite hayatı böyledir, bu tip şeyler yaşanır. Bir öpücük için senden ayrılacak değilim.
(Mac iç ses): Preston ne kadar iyi kalpli biri.
Preston ne kadar iyi kalpli biri mi? AHHAHAHAHHAHAHAHA. Cidden mi ya? Aldatıldığı halde bunu sineye çekmeyen de kendine iyi kalpliyim demesin bundan sonra lütfen.
Ha bir de Mac'in, hiçbir bilgisi olmadan otel işine girmesi vardı, ondan bahsetmeyi de es geçmeyeyim. Yazarın üniversiteleri gereksiz bir yer gibi lanse etmesinin garipliği bir yana, Mac'in hiçbir eğitim almadan koskoca bir oteli restore ettirmesi ve orayı işletmesi ne alaka ya? Hayır, Mac'in önceki girişimiyle bu girişimi benzer olsa ona da tamam derdim ama bir internet sitesi kurmak ile otel işletmenin nasıl bir bağlantısı var?
Mac ile Cooper'ın ilişkisine gelecek olursak... Kitabın ilk yarısında bu ikiliye katlanmak çok zordu. İkisinin de duygularını hissedemedim, birbirlerine ne ara bağlandılar anlamadım, Cooper'ı hiç samimi bulmadım. (Bu iddia olayını aşamadığım düşünülünce bu pek de şaşırtıcı olmadı tabii.) Kitabın ikinci yarısındaki hâlleri nispeten daha iyi olmakla birlikte genel anlamda baktığımda bu çiftten hoşlanmadım.
Ya ayrıca şu, kötü çocuk-iyi kız muhabbetine de hiç anlam veremiyorum. Kötü çocuk ya da iyi kız olmak için gereken kriterleri kim belirliyor onu da bilmiyorum ama muhtemelen 'Kötü bir çocukta olması gerekenler' diye bir liste ve maddeleri de aşağı yukarı şöyle:
1) Dövmeli olmak.
2) Sorunlu bir geçmişe sahip olmak.
3) Her gece başka kızla takılmak.
4) Bağlanma sorunu yaşamak.
Ve tabii ki 'İyi bir kızda olması gerekenler' diye bir liste de var ve onun maddeleri de şöyle:
1) İyi kalpli olmak. (Kimse Preston kadar iyi kalpli olamaz tabii, onu ölçüt almayın haha.)
2) Başarılı bir kariyere yahut öğrencilik hayatına sahip olmak.
3) Âşık olmadığı hâlde sırf ailesi onayladığı için bir kişi ile ilişki yaşıyor olmak.
4) Dövmeli ve serseri bir çocuktan etkilenip sevgilisini bu çocuk için terk etmek.
5) Serseri çocukla tanışana kadar ailesi ne istese yapan ve hiç ses çıkarmayan biriyken serseri çocukla tanıştıktan sonra bağımsızlığını ilan etmek.
Bunlardan birine bile sahip değilseniz kötü çocuk yahut iyi kız olamıyorsunuz sanırım, üzgünüm.
Son olarak yan karakterlere de değineyim. Bonnie'ye hiçbir anlam veremedim. Tek işlevi, Mac ile Cooper'ın tanışmasını sağlamaktı sanki, başka bir olayı yoktu. Evan desem, nasıl bir değişim gösterdiği umrumda bile değil, ondan nefret ettim. İkinci kitap Evan'a aitmiş ama onun toksik ilişkisini okumakla zerre ilgilenmiyorum. Bir tek Tate ile Alana ilgimi çeker gibi oldu ama onların kitabı yazılacak mı emin değilim.
Toparlamam gerekirse bu kitabı, Elle Kennedy standartlarının çok çok altında buldum. Sevdiğim bir yazarın, zaten kötü olan bir konuyu bu kadar başarısız bir şekilde ele almasından dolayı da büyük hayal kırıklığına uğradım.