Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Türk Cumhuriyetlerindeki Devlet Adamlığı ve Münevver Birliği Rusların istiklallerini verdikleri Türk cumhuriyetlerinde yetmiş senenin baskısı sebebiyle Türklük duygusunu ülkü olarak geçmiş bir yüksek münevverlik vardır. Özellikle Azerbaycan'da bu münevverliğin yüzünü çevirdiği ise, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milletidir. Hatta Türkiye'ye bakan yalnız münevverler değildir. Azerbaycan'ın köylüsü, kentlisi, ihtiyarı, genci topyekun olarak Türkiye'ye bakmaktadır. Azerbaycan'daki Türkiye ile olan mezhep ayrılığı bile çoktan unutulmuş ve kimse Türkiye Türkleri sünni ve bizim çoğumuz şii veya aleviyiz dememektedir. Şiiliğin ve sünniliğin ve bütün tarikatların Kur'an-ı Kerim'de adı bile geçmediğinden, bu mezhep ve tarikatlar makam ve menfaatlerine düşkün, milli birliğe bağlılık duymayan din adamları ve makam sahipleri tarafından uydurulduğu ve milleti parçaladığı, Azerbaycan Türklüğü tarafından çok iyi bilinmekte ve değerlendirilmektedir. Bağımsızlıklarına kavuştuktan sonra Türkiye'den binlerce kilometre uzaklarda bulunan Türkistan, Kazan ve Kafkasya Türkleri de Türkiye'ye candan bir bağlılık duymakta, hatta Türkiye'nin devlet tecrübesinden faydalanmak için çaba harcamaktadırlar. Bununla birlikte şunu da söylemek gerekiyor ki, bugün bağımsızlığına kavuşmuş olan bu cumhuriyetlerin hiçbirisinde çekirdekten yetişmiş tecrübeli devlet adamları yoktur. Bugün Türkistan'daki bütün idari makamlarda bulunanlar Sovyetlerin dağılmasından önce Moskova'ya bağlı bulunan ve Moskova'nın tayin ettiği ve kendisine itiraz etmeyerek ve vereceği emirleri eksiksiz tatbik edecek kimselerdir. Ruslar gibi dünyanın en gaddar sömürgecisinin idaresinde bulunan kimseler başka türlü de yapamazlardı. Türkistan'da Kırım'da, Kazan'da ve Azerbaycan'da beş altı sene de bir münevver katliamı yapan, bu bölgelerde gelişen milli duyguyu yok etmek isteyen, Türk adını bile yasaklayan, Türk olmadıklarını kabule zorlayan sömürgeci bir milletin idaresinde bulunmak kolay değildir. Türk illerinde yetmiş sene Rus komünist baskısı ve mezaliminin her çeşidini gören ve bu mezalimde milyonun üstünde şehit vermiş olan, subayı, ordusu, topu, tüfeği ve silahı olmayan Türk milleti başka türlü yapamazdı. Aksi takdirde bu, toptan imha karşısında kalmak demek olurdu. Bugün bağımsız devlet haline gelmiş Türk cumhuriyetlerinin içinde Elçibey hariç, diğer Cumhur Başkanlarının hepsi Rusların itimat ettikleri kimselerdir. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra bunlar yine Cumhur Başkanı makamına gelmişler. Bundan dolayıdır ki Azerbaycan hariç hepsi Bağımsız devletler topluluğu içinde yine Ruslarla aynı masaya oturuyorlar. Bunlar millilikten kopmuş kimseler olmadıkları, milletini sevdikleri halde özel bir milli felsefeye sahip değiller. Bağımsız devletler topluluğu içinde bulunmak yine Rusların idaresi altında bulunmak demek olduğunu tam kavramış değiller. Bunun için de Rus ordu birliklerinin vatanlarını terketmesini teklif edemiyorlar. Bağımsız devlet oldukları halde, devleti nasıl milli temele oturtmak, milli birliğini nasıl sağlamak, Rusların Türk münevverleri arasına soktuğu bölünme ve parçalanmadan nasıl kurtulmak gerektiği hakkında devlet tecrübesinden yoksundurlar. Bundan dolayı da hâlâ sen veya ben kavgası içindedirler. Bu liderlerin hepsi milletini sevdiği halde, kabilecilik ruhu Türk birliği ruhundan fazladır. Dikkat etmek gerekiyor ki bunlar Rus, Ermeni ve diğerleriyle bağımsız devletler topluluğuna girdikleri halde, birleşerek tek Türkistan devletin kuramıyorlar. Bunların hiç biri biz Rus işgalinden önce Türkistan devletiydik dememektedirler. Birlik içinde Türkistan'ı kurmalıyız dil ve ülkü birliğine gitmemiz gerekmektedir, düşüncesi ve ideali içinde olan kimseye rastlanılmamaktadır. Bizleri Ruslar bölerek bu hale getirdi diyen yok. Bunlar milli birlik ülküsünü beşbin senelik Türk efendilik tarihini yaşatan Hunların, Uygurların, Göktürklerin, Altınordunun, Harzemşahların, Timurların, Selçukluların, Karakoyunlu ve Akkoyunluların çökmesinden sonra Türk milletinin efendiliğini kimseye çiğnetmemiş olan Türkiye Türklerinden ve Türk devlet adamlarından devlet idaresini öğrenmekle birlikte, ülkü almalıdırlar. Fakat bir acı durum daha vardır. Bu bağımsız Türk devletlerinin devlet adamlarına gereken milli birlik ruhunu verecek devlet adamı veya adamlarının bugünkü Türkiyemizde bulunup bulunmadığıdır. Avrupa künyesine bizi kabul etsinler ve bizleri Avrupalı saysınlar diye yıllardan beridir verdiğimiz tavizler sebebiyle bölünüp parçalanacak bir duruma gelmiş, milli hasletlerimizden ayrılmak felaketinin kapısına dayanmış olan bizlerin vatanın idaresini ellerinde bulunduranlar, bizden devlet adamlığı öğrenmek isteyen bunun için de her vesileyle bize el açmış bulunan bağımsızlıklarına kavuşmuş Türk devletlerinin başında bulunanlara Atatürk devri devlet felsefesini verebilecek devlet adamımız var mı? Veyahut bize el açan Türk devlet adamları arasında İsmail Gaspıralı, Sadri Maksudi Arsal, Ahmet Ağaoğlu, Hüseyinzade Ali, Zeki Velidi Togan, Abdülkadir İnan, Akdes. Nimet Kurat, Cafer Seyid Ahmet Kırimer gibi Türklüğü yücelten ülkücüler var mı? Türk milliyetçiliğinin Osmanlı imparatorluğunda yerleşmesinde ve İkinci Meşrutiyetten sonra da Turancılığı ve milliyetçiliği devlet felsefesi yaptıran Enver Paşalar ve yukarıda isimleri yazılan merhumlar ayarında hem Türkiye devlet adamlarından, bir şeyler öğrenmekle bizimkilere milli ülkü verecek kimse var mı? Bunun için de yıllardan beridir vatanımız iç savaş halinde nereye gittiğini bilmemektedir. Memleketimizdeki keşmekeşi ve iç savaşı önlemekte acizlik gösteren bizim bugünkü devlet adamlarımız, onlardan çok şey öğrenmek ihtiyacı içinde olan bağımsızlıklarına kavuşmuş Türk cumhuriyetlerine gereken faziletli yardımı gösterebilecekler mi? Bugün herkesi düşündüren budur. Milli varlıkları olan dil, din, gelenek, görenek, müzik ve Türklük duygusu sebebiyle Ruslardan kurtulan ve bağımsızlıklarına kavuşan yeni Türk devletlerinden biz de bu alanda örnek alacak mıyız? Biz de dilimize, gelenek göreneğimize, şarkı, türkü ve milli edebiyatımıza gereken değeri vermek ve korumakla mevcut felaketlerden kurtulacağımız güveni içine girebilecek miyiz? 27 üniversitemiz tedrisatını İngilizceden Türkçeye çevirmeyi, milli görev sayacak mı? Atatürk'ün kapattığı 750 yabancı okula karşılık, 1961'den sonra açmağa başladığımız binin üzerindeki Anadolu liseleri adı altında batılı kolejlerin, Türk'e hizmet edecek kadro yetiştirmediğini anlayacak mıyız? Yüzde doksanı yabancı müzik, dizi ve filmlerden ibaret olan televizyon yayınlarımız Türkleşecek mi? Şarkılarımıza, türkülerimize hasretimiz giderilecek mi? Bize eğitime koşan binlerce Türkistanlı, Kırımlı, Kazanlı, Kafkasyalı, Azerbaycanlı gençlere İttihat ve Terakki devri milli felsefesini vererek yurtlarına uğurlamak aklımıza gelecek mi? Yoksa demokrasi diye kozmopolitlik aşılayarak onları bugünkü milli duygularının dışına mı çekeceğiz? Onları yabancı lisanlara düşkünlükle yabancı hayranı mı yapacağız? Rus mezaliminin geliştirdiği Türklük duygusunu demokrasiye feda mı edeceğiz?
·
116 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.