Gönderi

“Gözleri aşkın ve ayrılığın anayurduydu. Buğusunu güzel sözlerin emdiği uzun bir günbatımıydı ağzı....Gülüşü, dağılmış orduları önce toparlar, sonra yeni bir yenilgiye sürerdi.Ben, kalbim ağzıma kadar büyümüş, köküne su yürüyen ağaç yaprakları gibi kıpırdar, gülümserdim. Kocaman bir kentte inceliği soluyan biricik kırmızıydı. Ekinlerin arasında bir yaz serinliği gibi geçerdi, kalabalığın yaprak döken yalnızlığından.....Dünyanın bütün göçmen kuşları çatıma konardı konuşunca. Sesi dört mevsimden yapılmış bir enginlikti, insanı bir ufuktan ötekine taşıyan. İçindeki kötülüğü susturmadan kimse bakamazdı yüzüne. Yürümezdi de dünyanın bütün çiçekleri yollara dökülürdü. Yaşlıların, yanlışların ve yalnızların çocukluğuna, unutulmuş iyiliğine açılan çiy damlasından bir pencereydi. Kimse, yaşamak adına bir ayrıcalık edinmeden gelemezdi önüne. Kendini bilen herkes için yalnızlık, arkasını dönünce başlardı.Kahküllerinin gölgesi düşünce inerdi dünyamıza akşam. O yorulunca gelirdi uykunun vakti; o uyanınca başlardı dünya talaşı. Yollar onunla uzar, onunla kısalırdı.....Yaşlı kadınların kendilerini sevdiği mağrur ve uzak bir aynaydı......Yağmuru sevdiren, rüzgarı güzelleştiren, bulutlara rengini veren biricik olanaktı. Yoksulluk bile acısını onunla unuturdu...... O olmasaydı kimse daha iyi yaşamak için ömrünü ortaya koymazdı. Cellatlar iyi olma şansını onunla bulabilirlerdi. Bütün hapislerin zulasındaki tek özgürlüktü......İnsanın gerçeğini değiştirebilen, durduğu yerde uçurum uçurum gezdiren tek baş dönmesiydi. Bizim kusurumuzu, hasretlerimizi, iyiliğimizi ve kötülüğümüzü göstermek için dünyanın başımızın üstünde tuttuğu bir hayal ülkeydi, bayrağı gökkuşağı olan. Caddeler dolusu yoksulluk içinde payıma düşen hazineydi. Bildiğim bütün güzel sözleri ona söyleyerek onarırdım yalnızlığımı. suyum akmayı öğrenmişti. İnsanların mutsuzluğu üzerine düşünmeye başlamıştım. En büyük aptallıkları bile gülerek karşılıyordum. Duyguyla tenin birbirinde nasıl eridiğini yaşayarak görmüştüm. Hiçbir yere sığmıyordum artık. Herkesin imrendiği ayrıcalığımdı benim. Durup dururken genişliyordu göğsüm. Yüzümdeki nilüferdi. Tuttum adını aşk koydum bu aykırı dünyada”
Sayfa 100 - Kırmızı Kedi Yayınevi
·
79 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.