Gönderi

TÜRKÇÜLÜĞÜN DOĞUŞU VE 3 MAYIS 1944 TÜRKÇÜLÜĞE KARŞI HAÇLI SEFERİ Osmanlı devletinde Milliyetçiliğin doğuşu hakkındaki araştırmalarda Fransız ihtilalinin etkili olduğu kabulü yaygın bir kanaattir. İdeolojik anlamda milliyetçiliğin 1789'daki Fransız ihtilali ile doğmuş bir fikir akımı ve eylem olduğu söylenir. Babasından tevarüs ettiği Marksizm'e evrenselleşme kisvesi giydirip örtülü devlet düşmanlığı yapan Mehmet Altan Milliyetçiliği, kendi ülkesini iç pazar olarak sömürmek isteyen Batı burjuvazisinin yarattığı bir fikir olarak tanımlıyor. Başka bir araştırmacı da Osmanlı toplumu için Türklük meselesinin, daha doğru bir ifadeyle 'kimlik' meselesinin XVIII. yüzyıl sonrasında oldukça laik temeller üzerinde şekillendiğini ileri sürerken aynı düşünce kalıbına riayet etmiştir. Marksist düşünceli Edinburg Üniversitesi profesörlerinden Tom Nairn'e göre milliyetçilik endüstri devriminin yan ürünü değil, insanın sosyal tabiatının sonucudur: "Milliyetçilik ve küreselciliği endüstri devrimi yapmadı. Bunlar, insanlığın endüstriyi, ticareti, teknolojiyi ve bilimi kullanma tarzına dayanarak insanlığın değişen fakat derinlere gömülü sosyal tabiatı yönünde toparlandılar." Her milletin milliyetçiliği geniş ölçüde tarihine dayandığına göre Türk milliyetçiliğinin de sağlam kültürel temelleri vardır. Türkiye'de Türk milliyetçiliği modern anlamda XIX. yüzyılın yarısından sonra tartışılmaya başlamıştır. 1876'da ilan edilen I. Meşrutiyet dönemi anayasası Osmanlı tarihinde ilk defa devlet dilinin Türkçe olduğunu kabul etmiş, milletvekilleri ve memurların Türkçe konuşup yazmalarını şarta bağlamıştır. Osmanlı devleti bünyesindeki Türk olmayan unsurlarda kimlik konusunda uyanmanın başlaması, azınlık milliyetçiliğinin hızlanması sürecine vesile olmuştur. Avrupa'nın güçlü devletlerinde ortaya çıkan milliyetçiliklerin giderek fikri emperyalizme, sömürgecilik şeklinde eyleme dönüşmesi Türk modernleşmesinin başlangıcı olmuştur. Osmanlı Devleti'nde idari sistem İslam hukuku çerçevesinde düzenlenmişti. Şer'i hukukun yeterli olmadığı durumlarda ise, Türk gelenek ve göreneklerine göre düzenlenen örfî hukuk kuralları uygulanıyordu. Devletin tebaası olan çeşitli soy ve dinlere mensup insanlar toplumda birlikte yaşıyorlardı. Şer'i hukuk sadece Müslüman fertler için geçerli idi. Toplumdaki kalabalık nüfuslu Hristiyan ve Yahudiler kendi hukuk kurallarına göre yargılanıyordu. Örfî hukuk bütün toplum fertleri için geçerli idi. Müslüman olmayanların hukukî meselelerini halledebilmek için "millet sistemi" denilen bir sistem geliştirilmiştir. Aynı dinden ve mezhepten gelen topluluklar bir "millet" kabul edilmişti. Toplumda çok hukukluluk ve millet sistemi Osmanlı Devleti'nin güçlü döneminde başarı ile uygulanmış, askeri ve iktisadi gerileme başladığında güçlü devletlerin iç işlerine müdahale etmelerine uygun bir ortam hazırlamıştı. Müslüman olmayan tebaadan önce Sırplar 1804'te ayaklandılar. Ruslar isyanı Slavlık düşüncesiyle destekledi. Devletin en önemli makamlarının teslim edildiği azınlık mensupları yıkıcı faaliyetlere yöneldiler. Arkadan Yunanlılar bağımsızlık için harekete geçtiler. Rusya ve Avrupa'nın güçlü devletlerinin desteklerini aldılar. Panslavizm Balkan toplumlarını etkiledi. İlerleyen zaman içinde tedricen bütün Balkan milletleri kendi devletlerini kurdular. Bizimle asırlardır birlikte yaşayan Ermeniler Rusların tahriki ile zaman zaman ayaklandılar. Hovhannes Deroyents İstanbul'da ilk sayısını Temmuz 1855'te çıkardığı Zohal isimli Ermeni harfleriyle Türkçe dergideki yazısında Osmanlı'da yaşayan Ermenilerin hepsinin Türkçe bildiklerini, "Türkçe bilenlerde çoklar vardırlar ki Ermenice bilmezler" ifadesi zorlama olmadan dili öğrendiklerine işaret etmektedir. Azınlıklar arasında cereyan eden hadiseler Türk aydınları arasında bir uyanışa yol açmıştır. Osmanlı Devleti'nde, Türklerden başka herkes milliyetçilik yaptı. Türk milliyetçiliği fikri, aydınlar arasında muteber oldu. Türkçülük fikrinin bir akım olarak ortaya çıkmasında ilk safha budur.
78 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.