DİPÇE :
“Çelişkili gibi görünen birçok özelliği bünyesinde toplayan bir yazardır, dindar katoliktir, ama eleştiriciliği, hicivciliği elden bırakmaz. Fakirlere, toplumun alt tabakasına ayrı bir sempatisi vardır ama sosyalist ya da komünist değildir..." Böll'ü böyle anlatır Prof.Dr. G.Aytaç.
Böll bu eserinde savaşın ardından onarılan kentlerin içinde, yaşamaya çalışan insanlara odaklanır.
Savaş sonrasında köprüler yeniden yapılmış, büyük binalar, evler inşaa edilmiştir ama savaş, yıkıntı halinde insanlar bırakmıştır geriye.
Kendi yoksunlukları ve yoksullukları ile baş edemeyen bir kuşağı anlatır Böll.
Savaştan sağ dönen, karısına ve çocuklarına kavuşan birinin hayata dört elle sarılması beklenirken bambaşka bir gerçekle yüzleşir bu kuşak. Maddi ve manevi yoksulluk aşılmaz bir engeldir, felce uğramış duygular yıkık binalar kadar kolay onarılmamaktadır.
Sevgiye rağmen yürütülemeyen bir evliliğin hikayesidir bu eser. Budanmış duyguların hikayesidir.
Öte yandan ciddi bir inanç eleştirisi okuruz Böll'ün bu hikayesinde.
Kilisenin mevcut yaşamdan nasıl kopuk ve gönenç içinde yaşadığını anlatır Böll. Savaşın sekteye uğrattığı Tanrısal inancın, kilisenin tutumuyla geldiği noktayı gösterir. Sakınımsız davranır bu konuda. Sıradan insanın dünyasına birkaç beden büyük gelen kilise anlayışına alaysı bir tavır takınır bu yönüyle de çağdaşları arasında farklı bir yerde konumlanır.
Savaş sonrası yaşamı tasvir eden güçlü bir
eser.
Keyifli okumalar dilerim. Esen kalın.