Gönderi

Ruhi ve psikolojik musibetlerin bir hikmeti de insanı sabra ve mücadeleye alıştırmaktır. Beden ne kadar rutin hastalık geçirmişse, bağışıklık sistemi o kadar güçlenmiş olacağı gibi, ruhi ve kalbi hastalıklar da kalp ve ruhun kuvvetlerini artırır ve daha büyük musibetlere karşı kişiye bağışıklık kazandırır. Kendisine musibet isabet etmemiş ruhlar hamdırlar ve en küçük darbeyle yıkılabilecek bir zayıflıktadırlar. Boethius, Felsefe’nin Tesellisi kitabında şunu söyler; “Çok mutluluğa alışmış kimseler müşkülpesent olur ve en ufak bir zorlukla karşılaşmaya alışık olmadıklarından, herhangi bir şey beklentilerine uygun düşmediğinde sarsılırlar.” Sağlıklı bir bedene ulaşılmasında hastalıkların payı olduğu gibi kişiliğin kazanılmasında, güçlü ve duyarlı bir bireyin yetişmesinde de geçirilen musibetlerin rolü büyüktür. Doğduğu günlerde nehre bırakılmakla musibetler dünyasına merhaba diyen Musa Peygamber için yüzyıllar sonra Rabbimiz Kur’ân’da şöyle buyuracaktır: “Seni, ey Musâ, türlü türlü imtihanlarla sınayıp yetiştirdik” (Tâhâ, 40). Neden başıma bu musibetler geliyor diyen birine verilecek cevap şudur; çünkü Allah senin daha kuvvetli olmanı murat ediyor. Hz. Mevlana’nın bu konuda manidar sözlerinden biri şudur: “Bahçıvan ağaçları budamasa dallar gelişir mi? Terzi kumaşı parça parça etmese elbise çıkar mı?” (Mesnevi, Cilt 1). Nietzsche der ki: “Öldürmeyen acı, beni güçlendirir.” “Ok ancak geri çekilerek atılır. Hayat sizi zorluklarla geri çekiyorsa, sizi daha büyük bir şeye fırlatacağı içindir.” —Paulo Coelho
hayykitapKitabı okudu
·
110 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.