Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

520 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Eğitimsiz bir gemi işçisi olan Martin Eden, bir gün burjuva sınıfına ait bir adamı dayak yemekten kurtardığında burjuva bir ailenin sofrasından davet alır. Oğullarını dayak yemekten kurtardığı için Martin'e minnet duyan bu ailenin kızları Ruth ise karşılaştıkları ilk an Martin'i kendine aşık eder. İşçi sınıfına ait olan Martin, Ruth'un aşkına layık olabilmek için kendini geliştirmeye, sürekli okumaya, konuşma şeklini düzeltmeye ve görgü kurallarını öğrenmeye başlar. Bütün bunları yaparken keşfettiği yazma tutkusu ise büyük aşkı Ruth ile arasına adım adım duvar örmeye başlar. NOT: Kitap Jack London'ın yari otobiyografik bir eseridir. Kitabın her bir bölümünü, her bir cümlesini dikkatle okudum. Keşke sonunu paylaşarak içimi dökebilsem ama yapmayacağım. Gerçi kitabın belli bir noktasına gelen herkes sonunu tahmin eder bence. Martin'in içine düştüğü dalganın onu nereye sürükleyeceği bariz bir şekilde belliydi. Kitaptan çok fazla şey anlatmadan bazı şeylere değinmek istiyorum. Bunlardan biri Ruth... Ruth, kitabın belli bir kısmına kadar Martin'e aşık olmadığını, sadece onu eğitmekten hoşlandığını iddia etti durdu ve bence yarı haklıydı. Gerçekten Martin'e aşık değildi. Martin'in gözünde Ruth, her ne kadar nahif ve mükemmel bir kadın olsa da ne yazık ki öyle değildi. Ruth, kendi sınıfının Martin'iydi. Ne hikmetse onca zamana rahmen kimse Ruth'a talip olmadı. Çünkü kimse onunla olmak istemiyordu. Ruth'un Martin ile olmak istemesenin tek sebebi ise Martin'i kendinden aşağıda görmesiydi. Onu sürekli düzelterek ya da istediği kalıplara sokmaya çalışarak kendi sınıfından gördüğü aşağılamanın getirdiği komplekslerini gidermekti. Tüm bunları yaparken Martin'in tutkularının ne kadar güçlü olduğunu gözden kaçırdı tabii. Halbuki kendisine olan tutkusuna baksa bile bu çıkarımı yapabilirdi. Martin ile ilgili söylemek istediğim bir sürü şey var aslında ama yine de kısa tutacağım. Martin, ilk gördüğü andan beri Ruth'a aşık olduğunu düşündü ama bence yanılıyordu. Ruth, onun için kuyumcu vitrininde gördüğü elmas bir kolyeden farksızdı. Martin, Ruth ile olursa içten içe beğenmediği işçi sınıfından kopar diye düşündü. Fakir bir kadının o elmas kolyeyi takınca zengin bir kadınmış hissine kapılacağı gibi Martin'de Ruth ile olduğu sürece kendini burjuva hissedecekti ama işler çokta umduğu gibi olmadı. Burjuva olmak için gereken şeyin eğitim ve bilgi olduğunu sanan saf Martin'imize burjuvalığın paradan geçtiği gerçeği çok geçmeden dank etti. Daha doğrusu ettirildi. Parası olmadığı için kısa zamanda edindiği müthiş bilgi birikimine rağmen asla kabul görmedi. İşçisin sen işçi kal dendi bir nevi. Kitabın içinde birçok değişken olmasına rağmen hiç değişmeyen tek bir şey vardı ki o da Martin'in bozuk psikolojisiydi. Sevdiği kadın dahil herkesi kendinden aşağı görmesiyle kendini gösteren psikoloji bozukluğu daha sonra şekil değiştirip başka bir şekilde baş göstermeye başladı. Bir kişisel gelişim kitabında "Hedef koymayın. Eğer hedef koyarsanız hedefinizi gerçekleştirdiğinizde yapacak hiçbir şeyiniz kalmaz." gibi bir cümle okumuştum. Martin'de bunu gördüm aslında. En büyük hedefini gerçekleştirdikten sonra düştüğü boşlukta nasıl boğulduğunu. Tabi Martin'i o boşluğa iten başka şeylerde vardı ama bence asıl sebep buydu. En büyük hayalini gerçekleştirdikten sonra artık yapacak bir şeyinin kalmamış olması. Ahh Martin... Kitaptan genel anlamda keyif aldım. Okuması güzel bir kitaptı. Sadece bir hikaye değil aynı zamanda eleştirisel bir kitaptı da. İçinde insana yeni şeyler öğretecek bir sürü bilgi vardı. Ayrıca her ne kadar Jack London eceli ile öldü dense de bu kitabı okuduktan sonra bende intihar ettiğini düşünmeye başladım. Sanırım kafası fazla çalışan insanların yegane sorunu bu, hayatla bir bağ kuramamak.
Martin Eden
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202391,7bin okunma
·
116 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.