Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde Göksu, İstanbul'un yüzsuyu idi. Eski ve kıymet bilen ali ve ahali orayı çok severlerdi. Orayı sık sık ziyaret ile oralarda zevk ü sefa ile istirahat
ederlerdi. Arabalarla kayıklarla gelerek, derenin etrafındaki çayırlara serilirler; yemek yerler; yatarlar, kalkarlar; istirahat eder, eğlenirlerdi. Evet... O zaman Göksu ve Küçüksu bir içim su gibi aziz ve mergub idi ve o ab-ı hayat gibi bir nehirdi.
Göksu'nun suyu Alemdağı'ndan akar gelir. İki tarafı yüksek ağaçlarla müzeyyendir, bağları vardır. Bahçeleri ve yeldeğirmenleri vardır. Hülasa orada her nevi zevk ve güzellik vardır, derlerdi. Zamanın padişahları bu mevkie itibar ederlerdi. Saraya gelir orururlar; çayıra çıkar at oynatırlar; cirit oynar, oynatırlardı. Ok talimleri yaparlardı.