Gönderi

SİYASİ MUHACİR TÜRKLERLE İLİŞKİLERİ Resulzade, Türk Ocağı reisi ve milletvekili olarak Cumhuriyet döneminde Komünizmin Rusya’ya hakim olmasından sonra memleketlerini terk edip ülke dışına, ağırlıklı olarak Türkiye'ye gelen siyasi muhacirlerle çok yakından ilgilenmiştir. Bu alakası ile ilgili çok sayıda vesika bulunmaktadır. Mirza Bala'nın ona yazdığı 17.4.1930 tarihli mektubundan Resulzade'nin İstanbul'da çıkardığı Odlu Yurt dergisinde onun için bir çay ziyafeti tertiplediğini öğreniyoruz. Bala mektubunda, Ekim 1929 ortalarında gittiği İran'da rejimin Farslaştırma siyaseti hususunda bilgilendirmek istediğini, arzu edilirse İran Türklerinin vaziyeti hakkında yazılı bir rapor gönderebileceğini, Avrupa'ya giden Resulzade'nin Türkiye'ye dönmek istediğinde diplomatik temsilciliklerimizde çıkarılan güçlükleri hatırlatmıştır. Mektuptan Tanrıöver'in Güne Bakan adlı eserinin İran'da dağıtıldığı, birkaçının Kafkasya Azerbaycan'ına gönderildiği anlaşılıyor. Sovyetlerin Türkiye'ye baskısı sonucunda siyasi önderler faaliyetlerine devam etmek üzere Fransa, Almanya ve Polonya'ya gitmişler, Promete teşkilatı ile ilişki kurmuşlardır. Türk muhacirler devletle ilişkilerini Cafer Seydahmet Kırımer üzerinden kurmuşlardır. II. Dünya Savaşı sona erdiğinde Almanya, Avusturya ve İtalya'da değişik kamplarda bulunan Türkistan lejyonundan geriye kalan askerler ile Almanya'da sivil işçi olarak çalışan ekseriyeti Kırımlı olan aileler Sovyetlere iade edilmekten güçlükle kurtulmuşlar ve Türkiye’nin kendilerini kabul etmesini beklemişlerdir. Kırımer, Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Feridun Fikri Düşünsel ile Tanrıöver'e yazdığı mektuplarla devletin muhacirlerin kabul edilmesiyle ilgili işlemlerin olumlu sonuçlanmasını takip etmiştir. Tanrıöver, Kırımer'e gönderdiği 28.1.1947 tarihli mektubunda, memlekete alınacak mülteciler için Dışişleri Bakanı Hasan Saka'nın Bakanlar Kurulu'na bir mektup yazarak izin istediğini bildirmiştir. Bir müddet sonra gelişmelerle ilgili yeni bir mektup göndermiştir: T.B.M.M. 21 Şubat 1947 Özel Aziz, muhterem muhibbim Dışişleri Bakanıma iki defa müracaat ettim. Aldığım cevap şudur: Muhtelif Bakanların murahhaslarından mürekkep bir komisyon kurulacak, ve mültecilerin nasıl alınacağı, nasıl barındırılacağı bu komisyonca tespit olunacak. Bu cihetler tespit edilmeden bir cevap vermek mümkün değildir. Ben ayrıca ona sordum. Sizin temayülünüz nedir. Ben bu işi müspet surette hal etmek istiyorum dedi. Aziz kardeşim şimdilik vaziyet budur. Ben takip ediyorum ve edeceğimdir. Gözlerinizden sevgi ile öperim. H. S. Tanrıöver Tanrıöver, konunun takipçisi olmuş, Resulzade'nin eşi ile birlikte Almanya'da bulundukları kamptan yeniden Türkiye'ye dönebilmesi ve Türk vatandaşı olması için gerekli temasları yapmıştır. Onun takibi sonucu Resulzade'nin Türk vatandaşlığına kabul edilmesi hakkında Bakanlar Kurulu kararı çıkmış, öncelikli olarak Türkiye'ye gelmesi temin edilmiştir. TÜRK OCAĞI'NIN YENİDEN AÇILMASI Çok partili siyasi hayatın başlaması, Tanrıöver’in siyaset sahnesinde görünmesi Türk Ocakları konusunu gündeme getirmiştir. Tanrıöver'in Türk Ocağı'nı yeniden açma teşebbüsünün olgunlaşması üzerine, bu girişimi partileri için yararlı görmeyen CHP organı Ulus'ta köşe yazarları olumsuz görüşler ihtiva eden yazılar neşretmeye başladılar. Ulus`un, bilhassa bazı yazarlarının aleyhte neşriyatına muhalif basından Tasvir'in 1. sayfasının sağ altındaki “Tepeden inme" başlıklı küçük köşede 'XXX' imzasıyla siyasi dokunmalar yapan kimliği bizce meçhul kalem “Türkocakları” isimli yazısında isim zikretmeden Peyami Safa'ya ağır bir cevap verdi: "Türk Ocakları'nın tekrar faaliyete geçmesini, bütün vatandaşlar sevinçle alkışlarken nedense Ulus gazetesi, bu mübarek müesseseye âdeta bir taarruz cephesi açtı. Ulus'taki bir fıkra yazarı boyu kadar güdük kalemle, eski olan her şeye söğüp saymaktan başı dönen birisi; bu haliyle, âdeta bir çankırı kapılılar sandığı canlandırdığını ve kendisini de bu eski omuzdaşlar kurumunun köşklüsü mevkiine düşürdüğünün farkında değil. Milletinin hayatına kastedenlere bile, böyle bir hicvi hiçbir zaman görmediğimiz Ulus’ta bu kabil yazıların çıkmasına üzülüyoruz doğrusu. Yalnız hüznümüzü azıcık hafifleten bir cihet var: Ecdat hatıralarını tanımaya ve milli hislerimizi daha fazla inkişaf ettirmeğe uğraşan fedakar insanlara söğüp sayan Ulus'taki bu adam, acaba(!) inkılâp köşkünün pencerelerinden sızan tarih ışıklarını yangın zanneden bir zavallı mıdır?" Tarafsız gazetelerde Ocağın açılması hususunda çıkan haberlerde Tanrıöver'in bir beyanatına yer verilmiştir. Bunun yanında çok partili siyasi hayatın başlamasından sonra havadis kabilinden gerek gazete ve mecmualarda ve gerekse kulaktan kulağa Türkçü bir partinin kurulmak üzere olduğu bildirilerek, böyle bir partinin mevcudiyetine lüzum olup olmadığı hakkında uzun tartışmalar yapılmıştır. Böyle bir partinin kurulmasına karşı olan birisi düşüncelerini yazılı hale getirmiş, Türk Ocağı'nın hiçbir zaman siyaset ocağı olmadığını, Türk milliyetçiliğini işleyen ve yapan bir kültür ocağı olduklarını belirtmiştir. Tanrıöver'in bir partinin başına geçmektense kendilerini hasretle bekleyen gençliğin sinesine dönerek onları yetiştirmesinin vatan ve millet namına daha hayırlı neticeler vereceğini belirtmiştir. Türk Ocağı'nın açılmasını basında olumlu karşılayanlardan biri de eğitimci, yazar İbrahim Alaattin Gövsa'dır. Kısa aralıklı yazılarında düşüncelerini belirtmiş, Ocağın Avrupa ve Amerika'da muhtelif şehirlerinde açacağı şubelerle Türklüğün çevrede tanıtılması hususunda faydalı hizmetler göreceğini ifade etmiştir. Tanrıöver, basına verdiği bir beyanatla 1931 yılında kendi iradesi dışında kapanmak durumunda kalan Türk Ocağı'nın aslında kapanmadığını bildirmiştir. Ocağın açılması hususunda yaptığı görüşmeler ve yeni gelişmeler hususunda daima basını bilgilendirmeye özen göstermiştir. Türk Ocağı'nın eski mensupları Tanrıöver’in evinde ilk toplantılarını yapmışlardır. Kurucu olarak tespit edilen 60 kişinin katıldığı bir toplantıya Ahmet Ferit Tek, Dr. Bahri İsmet Temizor, Sadri Maksudi Arsal, Kimyager Akif Latif, Ahmet Mazhar Akifoğlu, Halim Yurdakul, Fahri Arel, Salih Murad Uzdilek, Süheyl Ünver, C. Ş. Baydur, İstanbul P. T. T. Müdürü Bekir Vefa Çerikbaşı, Hıfzı Tevfik Gönensay, Hamit Nafiz Pamir, Fahrettin Kerim Gökay, Ragip Nurettin Ege, Said Selen, Memduh Seyitoğlu, Hasan Ferit Cansever, Cemil Behçet Sonsuzoğlu, Cevat Emecan, Celal Fehim Boran, A. Şinasi Hisar, Burhanettin Develioğlu, Prof. Dr. Burhanettin Toker, Cevdet Hamdi, Dr. Fethi Erden, Burhanettin Şenol, Dr. Nuri Süleyman Cankatan, Dr. Bahaeddin Lütfi Varnalı, Dr. Hüsamettin Şenol, Arif Dündar Ataker, Vahap Sıtkı Kocamemi, Dr. Latif Akyüz, H. Suphi Tanrıöver, Ispartalı Tevfik (Noyan) iştirak etmişlerdir. Daha sonra kurucu olarak tespit edilenler bir toplantı daha yapmışlardır. 70 maddelik Türk Ocakları nizamnamesi İstanbul valiliğine verilmiştir. Günlük basında sadece Vatan gazetesi Türk Ocağı'nın Yasası'nı tefrika halinde tam olarak neşretti. 18 yıllık bir fasıladan sonra Türk Ocağı’nın tekrar açılacağı belli olmuştur. Türk Ocağı gerekli hazırlıklar tamamlanıp, Tanrıöver'in İstanbul'da önceden belirttiği tarih olan 10 Mayıs 1949 günü merasimle açılmıştır. Açılış merasimine İstanbul Valisi Dr. Lütfi Kırdar, A. Münip Berkan,Yahya Kemal Beyatlı, Fahrettin Kerim Gökay, Kazım İsmail Gürkan, A. Fuat Başgil iştirak etmişlerdir. Tanrıöver, merasimi uzun bir nutukla açmış, Ocağın milliyet anlayışını özetlemiştir: “Türk Ocağı milliyetçidir. Milliyeti ilk kurulduğu zamanlarda yani bundan 38 sene evvel nasıl anlamışsa bugün de öyle anlamaktadır. Milletler bir kökten gelen ve tarihi seyirleri esnasında yeni bir hüviyete erişen camialardır. Bu düşüncelerle Türk milletini ve onun milliyetini ırk esasına bağlamıyoruz. Hizmetimizi millî hudutlar içinde bulunan topraklarımıza hasrediyoruz. Türk Ocakları açmak için vaktiyle Bulgaristan, Kıbrıs gibi bazı memleketlerde yapılan müracaatları tereddütsüzce reddettik. Murakabemiz haricinde kalan yerlerde müesseselerimizin ismini taşıtan cemiyetler kurulması mesuliyetini üzerimize alamadık." Türk Ocakları’nın törenle açılması münasebetiyle basında bazı makaleler neşredilmiş. Türk Ocakları kültürel faaliyetler çerçevesinde genel merkezde İsmail Gaspıralı'yı anma toplantısı düzenlemiştir. Tanrıöver, Türk Ocağı'nın faaliyete geçmesi vesilesiyle günlük gündemi uzun süre işgal etti. Fikirlerinden dolayı yapılan eleştirilere cevap vermekle kalmayarak, düşüncelerini açıkladı. Muhalefetteki Demokrat Parti'nin lideri Celal Bayar, Türk Ocağı merkezini ziyaret ederek üyeliğini yeniledi. Ziyaret vesilesiyle çekilen resim Hürriyet gazetesinin birinci sayfasında çıktı. Bu safhada Tanrıöver CHP ile yollarının iyice ayrılması üzerine Türk Ocaklarına yöneltilen eleştirilere yıllar sonra cevap verirken Halkevleri'ni faşistlikle suçlamıştır. Kapatılan Türk Ocakları'nın ırkçı olmadığını, ayrıca toplumda kadın ve erkek birlikteliğinin Halkevleri'nden daha önce gerçekleştirdiklerini, Türk Ocakları’nda kadın ve erkeklerin birlikte mücadele verdiklerini belirtmiştir. Tanrıöver, vefat tarihi olan 10 Haziran 1966'ya kadar Osman Turan'ın 1959-1960 tarihleri arasındaki görev dönemi dışında ocağın genel başkanlığını yürütmüştür. 1950 yılında bağımsız olarak DP listesinden yeniden Manisa milletvekili olarak parlamentoya girmiştir. Siyasi iktidar bu arada CHP'nin mallarının alınması ve Halkevleri'nin kapatılması meselesiyle uğraşırken, eski genel merkezin yerine Aksaray'da bir binayı genel merkez olarak ocağa tahsis etmiştir. 1951 yılında Halkevleri'nin mallarına el konması ile ilgili kanunun Meclis'teki görüşmeleri sırasında adından sık sık bahsedilmiştir. 1931 yılında Türk Ocakları kapanma kararı aldığında malları CHP'ye geçmişti. Bu kararın alındığı dönemde açık olan ve üzerinde emlaki bulunan ocak şubelerinden bazıları 1951 yılında açık olmadığı için ilgili kanun taslağında geri verilecek malların söz konusu şubelerin açılmasına kadar başkan olarak Hamdullah Suphi'nin üzerine geçirilmesinin ara geçiş uygulaması olması düşünülmüş olmalıdır. Bu sebeple bu tasarı basında bilhassa CHP organı Ulus'ta şiddetle eleştirilmiş ve geçmiş defterler yeniden açılmıştır. Ocağın kapatılması sırasında sesini çıkarmadığından dolayı eleştirilmiştir. Halkevleri'nin kapatılmasından sonra onların kullanımında bulunan Ankara'daki tarihi bina da Ankara şubesine geri verilmiştir. Türk Yurdu dergisi önce İstanbul'da sonra Ankara'da aylık olarak muhtevalı biçimde yeniden yayın hayatına başlamıştır. Tanrıöver parlamento hayatına 1954 yılında DP'den İstanbul milletvekili olarak devam etmiştir. Demokrat Parti'den bir grup milletvekili yöneticilerle uygulamalar yüzünden anlaşmazlığa düşüp istifa etmişlerdir. Bunların sayıları giderek artmış Tanrıöver de onlara katılmış, kurucusu bulunduğu Hürriyet Partisi'nden 1957 seçimlerine Çanakkale adayı olarak iştirak etmiş, partisinin başarılı olmaması sebebiyle siyasi hayatı sona ermiştir. 1950 yılı Mart ayında Akşam gazetesi son elli yılın en etkili isimlerini tespit etmek üzere okurları arasında bir anket düzenlemiştir. Bu ankette Atatürk, İnönü, Ziya Gökalp, Tevfik Fikret, Celal Bayar, Yahya Kemal, Mehmet Akif, Halide Edip, Ahmet Mithat, Abdülhak Hamit, Hüseyin Rahmi, Fevzi Çakmak, Talat Paşa, Enver Paşa, Prens Sabahattin, Hamdullah Suphi, Şemsettin Sami, Rauf Orbay, Kazım Karabekir ve Akil Muhtar Özden biçiminde bir sıralama ortaya çıkmıştır. Hamdullah Suphi'nin, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasında önemli hizmetleri bulunan sivil ve asker kesim içinde yer alması hizmetlerinin takdir edilmesi açısından önemlidir. Bu ankette ortaya çıkan önemli bir sonuç da Talat ve Enver Paşaların toplum tarafından unutulmadıkları, hafızalarda canlı oldukları gerçeğidir. EDEBİYATÇILIĞI Hamdullah Suphi'nin en belirgin vasfı olan hatipliği üzerinde durulduğundan edebiyatçı yönü pek açığa çıkmamıştır. Edebiyat alanına şiirle girmiştir. Galatasaray Lisesi öğrencisi iken yazdığı ilk şiirleri, Jön Türkler adına çıkarılan Şura-yı Ümmet gazetesinde çıkmıştır. İlk şiirini on beş yaşında iken Namık Kemal üzerine yazmıştır. Sonraki yıllarda bazı şiirleri okul kitaplarına alınmıştır. Ağır başlı, vakur ve ciddi olan Tanrıöver, bir o kadar da şakayı, hicvi, nükteyi, iğneleme ve taşlamayı seven bir kimsedir. Bu sahada ince mizah ustalığını da ortaya koymuştur. Meşrutiyet döneminde Davul isimli mizah dergisinde ilginç mizahi yazıları bulunmaktadır. 14 Ekim 1908-14 Mayıs 1909 tarihleri arasında yayınlanan, 24 sayılık, haftalık mizah dergisinin Baş muharrirliğini yapmıştır. Derginin 13-20 sayıları arasındaki nüshalarına Fransızca bir arka kapak eklenmiştir. Tanrıöver, Edebiyat-ı Cedide hareketine bir tepki olarak doğan Fecr-i Ati içinde yer almıştır. Ortak fikirlerine yön vermek ve kendilerini geniş kitlelere tanıtmak gayesiyle Fecr-i Ati Edebi Encümeni adıyla oluşturulan grubun yayınladıkları beyannamede imzası bulunan 21 kişiden biri de Hamdullah Suphi'dir. VEFATI Tanrıöver'in, siyasetten uzaklaştıktan sonraki dönemde bütün meşgalesi Türk Ocağı olmuştur. 1961 yılında küçük oğlu Özkul'un ani ölümü onu üzmüştür. Toplumdan uzaklaşarak kenarda yaşamak istemiştir. Hayatının son yıllarında zihni durgunluk geçirmesi, 1965 kurultayına katılamamasına sebep olmuştur. 10 Haziran 1966'da kalp krizi geçirerek vefat etmiştir. Cenazesi 12 Haziran 1966 günü askeri bir törenle Bayezid Camii'ne getirilmiştir. Tabutu buradan İstanbul Üniversitesi merkez binasına götürülerek bir tören yapılmıştır. Törende İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ekrem Şerif Egeli, Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Halil Vehbi Eralp, İstanbul Türk Ocağı Başkanı Muzaffer İrdem konuşmuşlardır. Tabutu eller üstünde Edebiyat Fakültesi'ne getirilerek kısa bir saygı duruşundan sonra Merkez Efendi Mezarlığı'nda toprağa verilmiştir. Tanrıöver’in adı Türkiye'de bazı eğitim kurumlarına verilmiştir. Ölümünden sonra Türk Yurdu ve Türk Kültürü dergilerinin birer sayısı ona hasredilmiştir. ESERLERİ 1. Dağyolu (1. Kitap) 2. Dağyolu (2. Kitap) 3. Günebakan 4. Seçmeler 5. La Question Armenienne Et Un Point De Vue Turc 6. Türk Ocakları Merkez Binasının Açılmasında Hamdullah Suphi Bey'in Söylediği Nutuk 7. Anadolu Milli Mücadelesi
976 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.