Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Küçük kentsoylu ailelerde pek sık rastlandığı gibi, geceleri anne ve babasıyla aynı odada yatan bir oğlan, henüz dilinin yeni çözüldüğü bir yaştayken ikide bir, hatta düzenli olarak annesiyle babası arasında geçen cinsel olayları izlemek, bunları yer yer gözlemleyip hatta işitmek fırsatını bulmuştu. İleride ilk pollusyonun (düş azması) hemen ardından, kendini açığa vuran bu nevrozda hepsinden önce baş gösterip, en çok rahatsızlık veren belirti uyku bozukluğu olmuş, geceleri olası gürültüye karşı oğlanda alabildiğine bir duyarlılık belirmişti. Bir kez uyanmasın, artık gözüne uyku girmiyordu. Uyku durumunda beliren düzensizlik, tam bir uzlaşma ürünüydü. Yani hem oğlanın bir vakit algılanmış duyumlara karşı kendini savunmasının dışavurumuydu, hem aynı olaylara kulak kabartabilmesini sağlayan uyanıklığı, yeniden ele geçirmeye yönelik bir çaba anlamını taşıyordu. Söz konusu gözlemle, daha erken yaşta saldırgan bir erkeklik duygusunun ruhuna yerleştiği oğlan, küçük penisini eliyle uyarmaya başlamış, babasıyla özdeşleşme yoluna gidip, onun yerine kendisini geçirerek annesine karşı çeşitli cinsel saldırılara girişmişti. Bu bir vakit böyle sürmüş, sonunda annesi oğlanın penisine elini dokundurmasını yasaklamış, ayrıca durumu babasına haber vereceğini ve babasının da ceza olarak o günahkar penisi, kesip alacağını söyleyerek çocuğun gözünü korkutmuştu. Bu iğdiş tehdidi de alabildiğine güçlü bir travma etkisi gösterip, oğlanı cinsel etkinlikten vazgeçmeye zorlamış, karakterinin değişmesine yol açmıştı. Oğlan, kendisiyle özdeşleşmekten vazgeçtiği babasından çekinmeye başlamış, ona karşı pasif bir tutum takınmış, zaman zaman birtakım yaramazlıklara kalkışıp babasını kışkırtarak, onun kendisi için cinsel anlam taşıyan bedensel cezalandırmalara başvurmasını sağlamış, babası tarafından kötü davranılıyor gördüğü annesiyle özdeşleşme olanağına kavuşmuştu. Sanki bir an bile sevgisinden yoksun kalamazmış gibi, günden güne artan bir korkuyla annesine sarılmış, annesinin sevgisini, babasından gelecek iğdiş tehlikesine karşı kendisini koruyacak bir güç saymıştı. Oidipus Kompleksi'nin geçirdiği böyle bir değişim süreci içinde uyuklama evresi geride bırakılmış, ilgili evrede pek belirgin aksaklıklara rastlanmamış, oğlan örnek bir çocuk, okulda başarılı bir öğrenci konumunu elde bulundurmuştur. Buraya kadar, travmanın dolaysız etkisini izledik ve latens olayının doğrulandığını gördük. Buluğun başlaması, manifest nevrozu beraberinde getirmiş ve bu nevrozun, ikinci ana belirtisi olan cinsel iktidarsızlığı da (impotens) açığa vurmuştu. Oğlan, penis duyarlılığını yitirmişti. Penisine el sürmeye hiç kalkmıyor, cinsel amaçla bir kadına yaklaşmayı göze alamıyordu. Cinsel alandaki bütün etkinliği ruhsal mastürbasyondan, erken yaşta anne ve babasının cinsel birleşmelerini gözlemlemekten kaynaklandığı kolayca anlaşılan sadistik-mazoşistik düşlemlerden oluşuyordu. Buluğda kendini gösteren erkeksilikteki güçlü atılım, babaya karşı kasıp kavurucu bir kin ve başkaldırının hizmetinde kullanılıyor. Hiçbir şeyi umursamayan bu aşırı öfkeli tutum, oğlanda başarısızlıklara ve dış dünyayla sürtüşmelere yol açmaktaydı. Çalıştığı mesleğe, babası tarafından zorla itilmişti. Dolayısıyla, hayatında hiçbir başarı sağlayamamaktaydı. Ayrıca, kendisine dostlar ve arkadaşlar edinemiyor, amirleriyle hiç iyi geçinemiyordu. Babasının ölümünden sonra, bütün bu belirti ve güçsüzlükleri kendisinde barındıran oğlan, nihayet bir kadın bulup evlenmişti. Karakterinde, varlığının çekirdeği olarak öyle özellikler geliştirmişti ki, bunlar bütün yakınları için kendisiyle ilişkileri güç duruma sokuyordu. Tam anlamıyla bencil, despot ve hoyrat bir kişiye dönüşmüştü. Başkalarını ezmeye ve incitmeye besbelli gereksinim duyuyordu. Belleğinde yaşattığı baba imajına uyan bir kişi, babasının tıpatıp bir kopyası olup çıkmış, yani küçük bir oğlanken cinsel nedenlerden ötürü gerçekleştirdiği baba özdeşleşmesini, yeniden diriltip canlandırmıştı. Yaşam öyküsünün burasında, travmanın dolaysız etkileri görmekle, nevrozun başlıca özellikleri arasında saydığımız bilinç dişina baskılanmış yaşantının, latens evresiyle birlikte dönüp gelişine tanık olmaktayız.
·
70 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.