Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Gerçek sevginin tarifi.
Erich Fromm ‘un Sevgi Üzerine Yaptığı 11 Tespit ile "sevginin" ne olduğu ve ne olmadığı hususunda bizleri aydınlatıyor. İnsanın içinde geçen her "isteğin" adını sevgi koyması kadar "ucuz" bir tanım olamaz. Karşınızdaki insana karşı bir duygu barındırıyor olduğunuzda "ben onu seviyorum" triplerine girmeyin. Sevgi de hastalık gibidir ve nasıl ki ; her hastalığın belirli belirti ve semptomları varsa ; gerçek sevgininde belirli dışa vurumları vardır. Karşınızdaki kişiyle çiftleşme duygunuzun ağır basmış olması "sevgi" değildir. Güzelliğinin size çekici gelmesi "sevgi" değildir. Bunları baz alarak dünyada sevgi hususunda bence en iyi eserlerden birisini yazmış sayın Erich Fromm'a mikrofonu bırakıyorum. Buyrun Sevgi neymiş... Çoğumuz aşkın bazı talihli insanların başına gelen hoş bir duygu olduğuna inanırız. Oysa Fromm sevmenin de diğer sanat dalları gibi disiplin, üstüne düşme, sabır ve ilgi ile öğrenilen bir eylem olduğuna inanır. Ona göre bir yetenek sorunu olan sevgiyi; bizler bir nesne sorunu olarak görmekteyizdir. Kolaylıkla başarabildiğimize inandığımız sevme eylemini yönlendirecek doğru kişiyi bulmanın zor olduğunu düşündüğümüzü söyler. Çarpıcı tespitlerinden birini bu düşüncesinden sonra yapar: “İki kişi, kendi satın alma güçlerine göre pazardaki en iyi nesneyi bulduklarına inandıkları gün âşık olurlar birbirlerine.” O kapitalist bir toplumda insan ilişkilerinin de pazarda geçerli yöntemlere göre yönetildiğini iddia eder. Fromm’un etkilendiği düşünürlerden birisinin Karl Marx olduğunu göz önünde bulundurunca psikolojiye de Marxist-sosyalist bir açıdan yaklaşmasına şaşırmamak gerek. Âşık olduğumuzda coşkulu ve tutkulu hisler içerisindeysek sevgimizin çok büyük olduğuna inandığımızı söyleyen Fromm şöyle ekler: “Bu olsa olsa o kişilerin daha önce içinde bulundukları yalnızlık duygusunun büyüklüğüne kanıttır.” Yoğun hisler ve umutlarla başlayan aşkın sonrasında istisnasız bir şekilde yıkıldığını belirterek eğer bu durum başka bir faaliyet için geçerli olsaydı ya başarısızlığımızın sebeplerini bulmak için olanca gücümüzle çabalar ya da bu etkinlikten tamamen vazgeçerdik der. Fakat biz insanlar konu sevgi olduğunda bu süreci doğal görür ve çaba gösterme ihtiyacını hissetmeyiz. Oysa Fromm, sevmeye de yaşamak gibi bir sanat olarak bakmamız ve bu sanatı önce kuramda sonra pratikte uzmanlaşarak öğrenmemiz gerektiğini öne sürer. Fromm’a göre “sevgi, insanın varoluş sorununun yanıtı”dır. Her çağ ve toplumda insanın ayrı ve bireysel olmayı aşıp birliğe ve bütünlüğe ulaşma gayesi güttüğünü iddia eder. Mesela tanrı sevgisi “yalnızlıktan kurtulma ve birliğe erme gereksiniminden doğar.” Anne-baba sevgisi, kardeş sevgisi veya cinsel sevgi de insanın bu gayesine hizmet eder. Fromm bu noktada olgun sevginin insanın kendi bireyselliğini koruyarak gerçekleştirdiği birlik olduğuna inanır. Sevginin kişinin ayrı ve yalnız olma duygularını yenmesine yardım ettiğini ve aynı zamanda kendisi olarak kalmasını sağladığını söyleyerek “bir olan iki varlığın, iki ayrı varlık olarak da kalmalarının ikilemi”ni içinde yaşattığını belirtir. Sevmenin sanat olduğu noktalardan biri de etkin özelliğidir. “Sevgi bir etkinliktir; edilgen bir olay değildir; bir şeyin içinde olmaktır, bir şeye kapılmak değildir.” Fromm sevginin almak değil vermek olduğuna inanır. Peki, ne veririz bir başkasına? Kendimizden, en değerlimiz olan yaşamımızdan veririz. Vermek derken karşımızdaki kişi uğruna yaşamımızı harcamayı kast etmez Fromm. Sevinçlerimizden, ilgilerimizden, bilgimizden, üzüntümüzden yani içimizde yaşatırken dışa dökülen her parçamızdan veririz sevdiğimiz kişiye. Belki de birçoğumuza şaşırtıcı gelecek bir durumdan da bahseder bu vericilikte: “Vermek karşımızdaki insanı da verici yapmak demektir.” Sevginin sevgi yarattığı düşüncesini Marx’ın sözleriyle destekler: “Sevgi uyandırmadan seviyorsanız, sevginiz o durumla sevgi yaratmıyorsa, yaşamınızı sevgi olarak ortaya koyup da sevilen bir kişi olamıyorsanız sevginiz güçsüzdür, bir talihsizliktir.” Fromm’a göre sevginin unsurları ilgi, sorumluluk, saygı ve bilgi yani tanımadır. Sevginin sevdiklerimizin büyümesi ve yaşamasına yönelik etken bir ilgi olduğunu şu örnekle destekler: “Bize çiçekleri sevdiğini söyleyen bir kadının, çiçekleri sulamayı unuttuğunu görürsek, onun çiçek sevgisine inanmayız.” Bir diğer sevgi unsuru olan sorumluluk ise bir görev bilinci algısı taşır. Oysaki Fromm sorumluluğun gönülden gelen bir davranış ve başkasının ihtiyaçlarına verdiğimiz yanıt olduğunu ifade eder. Sorumluluğun, üçüncü unsur olan saygıyı içermediğinde karşıdakini kendine bağlamaya ve zorbalığa dönüşme tehlikesi taşıdığını belirtir. Peki, saygı nedir? Karşımızdaki kişinin kendiliğini korurken büyüyüp gelişmesine duyduğumuz ilgidir. Bu da bağımsızlığı beraberinde getirir. Fromm’un da atıf yaptığı bir Fransız şarkısında da geçtiği gibi “sevgi özgürlüğün çocuğudur.” Saygı duyabilmek için ise sevginin son unsuru olan karşıdaki kişiyi tanıma gereklidir. Fromm’un dikkat çektiği noktalardan birisi sevginin yalnızca tek insana duyulamayacağıdır. Eğer kişi, sadece bir tek insanı sever ve onun dışındaki tüm çevresine kaygısız kalırsa, onun sevgisi sevgi değildir; ya alabildiğine bir bencilliktir ya da ortak yaşam birliğidir, der. Sevginin yetenek değil nesne sorunu olduğunu düşünen insanlar yalnızca sevdikleri kişiyi sevmelerini sevgilerinin büyüklüğüne kanıt sayarlar. Fromm, “Seni seviyorum.” cümlesini gerçekten kuran ve olgun bir sevgiye sahip olan bir kişinin “Sende herkesi seviyorum, seninle tüm dünyayı seviyorum, sende aynı zamanda kendimi de seviyorum.” cümlelerini de içinde hissettiğini ifade eder. Fromm’a göre eğer kişi, başkalarını da sevemiyorsa partneriyle ilişkisi iki kişilik bir bencilliktir. Bu insanlar kendilerini sevgilileriyle bir sayarak yalnızlık duygusunu iki kişiye yayıp aşmaya çalışırlar. Eğer kişi, sadece bir tek insanı sever ve onun dışındaki tüm çevresine kaygısız kalırsa, onun sevgisi sevgi değildir, ya alabildiğine bir bencilliktir ya da ortak yaşam birliğidir.” Erich Fromm sevgiyi tartıştığı “Sevme Sanatı” kitabında sevgi üzerinde uzun uzun durmuş ve romantik sevgiden anne-baba sevgisine, kendini sevmekten kardeş sevgisine kadar sevgi barındıran duygu ve ilişkilerin dinamiklerini açıklamıştır. Sevginin uygulanmasına geldiğimizdeyse reçete isteyen okuyucuları başta uyardığı gibi hap bilgiler vermemiş ve bir sanat nasıl öğreniliyor ise sevmenin de bu şekilde öğrenildiğini anlatmıştır. Sevme sanatında uzmanlaşmak isteyen bir insanın hayatının her evresine disiplin, yoğunlaşma ve sabır eylemlerini yerleştirmesi gerektiğini ifade etmiştir. Fromm’un sevgi hakkındaki tespitleri, zihnimizdeki sevgi tasavvurunu gözden geçirip revize etmemizi sağlayacak şekilde çarpıcı ve gerçekçidir. “Önemli olan sözler değil, davranışlardır. Sevdiğini söyleyen biri yerine, Sevgisini gösteren birine inanın.” Önemli olan sözler değil, davranışlardır. Sevdiğini söyleyen biri yerine, Sevgisini gösteren birine inanın. erich fromm İnsanların sözleri her zaman eylemleri ile örtüşmez. Sözler her zaman davranışlardan daha ideal oldukları için, insanlar sözlerinden çok davranışlarına göre değerlendirilmelidir. Bu durum, özellikle sevgi konusunda geçerlidir. Size sevdiğini söyleyen biri doğru ya da yalan söylüyor olabilir. Fakat sevdiğini gösteren biri, bu konuda daha inandırıcıdır. Çünkü eylemler her zaman kişilerin düşüncelerini ele verir. 2. “Başka birisine kendime yetemediğim için bağlanıyorsam, karşımdaki kadın ya da erkek benim için bir cankurtaran olabilir belki ama aramızdaki bağ sevgi bağı olamaz. Çelişkili gibi görünse de yalnız kalabilme yeteneği sevebilme yeteneğinin tek koşuludur.” İnsanlar bir çok şeye ihtiyaç duyarlar. İhtiyaç duydukları şeyler için bazen ilişkilere yönelirler ve bu da sevgiymiş gibi görünebilir. Erich Fromm ‘a göre insanlar ancak kendi kendine yetebiliyorsa ve yalnız kalabiliyorlarsa, sevebilme yeteneğine sahiptirler. Çünkü kendi kendine mutlu olabilen insan, bir ilişki içinde de mutlu olur ve ilişki yaşadığı kiişye ihtiyaçtan dolayı değil, gerçekten sevdiği için bağlanır. 3. “Sevmek kendini karşılıksız olarak adamak, sevgimizin sevilen kişide de sevgi oluşturacağı ümidini taşımak demektir. Sevgi bir inanç eylemidir. İnancı az olanın sevgisi de azdır.” Sevmek kendini karşılıksız olarak adamak, sevgimizin sevilen kişide de sevgi oluşturacağı ümidini taşımak demektir. Sevgi bir inanç eylemidir. İnancı az olanın sevgisi de azdır. erich fromm Sevmek karşı tarafa inanmak, bu duyguya koşulsuz şartsız kendini teslim etmektir. İnanç sistemi zayıf insanların, sevgi gösterme kapasiteleri de az olur. Çünkü sevmek eyleminde, sevdiğiniz kişide sevgi oluşturma ümidi, inancı vardır. Bu inanç sizi motive eder. Fakat buna inanmıyorsanız, sevgi gösterme şekliniz de zarar görür. 4. “Birçok insan sevgi sorununu, sevmek veya sevme kapasitesi olarak değil, öncelikle sevilmek olarak görürler. Bu yüzden onlar için sorun nasıl sevilebilecekleri, nasıl sevilebilir olabilecekleridir.” İnsan doğası gereği bencildir. Sevgi konusunda da, vermekten çok sevgi almak ister. Ve bu konuda bir çabaya girer. Her zaman nasıl sevileceğini düşünür bu konuya kafa yorarlar. Erich Fromm ’a göre asıl mesele sevme meselesidir. Nasıl seveceğini bilen insan, zaten hakettiği sevgiyi görecektir. 5. “Yaşamı paylaşmak, sevgiyi paylaşmaktır. Anlaşmaktır. Vermeden alınamaz tek şeydir mutluluk. Önce ver; sonra al.” Yaşamı paylaşmak, sevgiyi paylaşmaktır. Anlaşmaktır. Vermeden alınamaz tek şeydir mutluluk. Önce ver; sonra al. erich fromm Sevgi paylaştıkça çoğalır ve müthiş bir etki tepki gücüne sahiptir. Sevgi görmek istiyorsanız, etrafınıza sevgi yayın. İnsanlar sizden sevgi gördükçe, size karşı davranışları da o ölçüde değişecek ve sevgi karşılıklı olarak büyüyecek. 6. “İnsan seviyorsa iki şeyi asla yapmaz. Aldatmaz ve ağlatmaz. Çünkü aldatmak insan onuruna; ağlatmak ise insan yüreğine yapılmış en çirkin saldırıdır.” Seven kişi sevdiği kişinin üzülmesini istemez. Onu üzecek davranışlardan kaçındığı gibi, onu aşağılayacak hiçbir davranışta da bulunmaz. Erich Fromm ‘a göre iki şey seven birinin asla yapmayacağı türdendir. Bunlardan biri sevilen kişinin ağlatılması ve diğeri de aldatılmasıdır. Sevdiğiniz kişiyi üzmeniz onu kırar ve yüreğini incitir. Aldatmanız ise, onuruna yapılmış bir tür saldırıdır. 7. “Olgunlaşmamış sevgi der ki: Seni seviyorum çünkü sana ihtiyacım var. Olgunlaşmış sevgi der ki: Sana ihtiyacım var çünkü seni seviyorum.” İhtiyaçtan dolayı duyulan sevgi biraz daha bencil bir sevgidir ve bu olgun bir sevgi türü değildir. Fakat, sevgi olgunlaşmışsa, ihtiyaçtan dolayı sevilmez karşı taraf, sevildiği için ihtiyaç duyulur, özlem duyulur ona. 8. “Sevgi yalnız belli bir insana bağlılık değildir; bir tutumdur; kişinin yalnız bir sevgi nesnesine değil, bütünüyle dünyaya bağlılığını gösteren bir kişilik yapısıdır. Kişi yalnız bir tek insanı seviyor, başka her şeye karşı ilgisiz kalıyorsa, sevgisi sevgi değil, birlikte yaşamaya bağlılık ya da yaygınlaştırılmış bir bencilliktir.” Sevgi hali, insanın bütün dünya ile bir olma halidir. Bütün dünyaya gösterilen sevgi, o insan bir yaşam biçimi halini almıştır. Çiçeği, böceği veya herhangi bir nesneyi sever insan. Fakat, sevgi genele değil de sadece özel birine yönelmişse, orada bir alışmışlık ve bağlanma vardır. Bu da sevgiden ziyade daha çok bencil bir yaklaşımdır. 9. “Hayatımıza giren herkes değerlidir ama herkes özel değildir. Saygı hepsine, sevgi layık olana verilir.” Hayatımıza giren herkes değerlidir ama herkes özel değildir. Saygı hepsine, sevgi layık olana verilir. erich fromm Hayatımıza bir çok insan girer ve çıkar. Her insan değerlidir ve insanın kutsallığı gereği saygıyı hak eder. Fakat her insanın sizdeki yeri farklıdır. Size göre özel insanlar vardır ve bu inşalara diğer insanlar gibi saygı duyduğunuz gibi, sevgi de gösterirsiniz. Herkesi sevmek zorunda değilsiniz ve zaten bu mümkün de değildir çoğu zaman. Fakat herkese saygı göstermek olgun bir davranıştır ve insana yakışan davranış şekli de budur. 10. “Sevginin kazanılması için en önemli koşul, kişinin kendi egosunu yenmesidir.” Sevgi, vermekle çoğalır ve sevgi vermek de ego ile düşünmemeyi gerektirir. Yani kendini değil karşı tarafı düşünerek yapılan bir eylemdir. 11. “Yanında huzur bulduğunuz insanlar, servetinizdir.” Hani bazı insanlar vardır çevrenizde, görüştüğünüzde huzur bulduğunuz, dinlendiğiniz ve onunla görüştükten sonra ayrı bir motivasyon hissettiğiniz. Dostlarınız ya da arkadaşlarınız. İşte onlar sizler için en kıymetli hazineler. Erich Fromm ‘a göre, bu servet kolay kolay elde edilemeyeceği için, eldeyken kaybedilmemesi gerekir.
··1 alıntı·
1 artı 1'leme
·
9,7bin görüntüleme
M i r α y okurunun profil resmi
Baya uzun yazı olmuş, yavaş yavaş okuruz artık 🙂 Bilgilendirdiğiniz için teşekkürler.
Faruk okurunun profil resmi
7.madde de bir karışıklık var mı? Bu güzel yazı için teşekkür ederim.
Geliştiren Psikoloji okurunun profil resmi
mükerrer yazılmış idi düzenledim. teşekkür ederim kıymetli yorumunuz için.
Şehriban Özdemir okurunun profil resmi
Bu guzel ve faydali yzınız için teşekkurler.. 👍🌼
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.