Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

380 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Bir Düğün Gecesi
Adalet Ağaoğlu, "Ölmeye Yatmak" yaklaşık iki sene önce okumuştum, üçlemenin ikincisi olan "Bir Düğün Gecesi"ni de arayı fazla açmadan okuyayım istedim. Tam bir belgesel roman dedikleri, toplumun birçok kesimini aynı anda bir desen içinde veren, gerçekten inanılmaz bir kitap. Sağ-sol çatışmasını konu edinen başka da roman okumadım ama yazar ve eleştirmenler Ağaoğlu'nun bu konuyu çok farklı biçimde ve tarafsız - artık ne kadar bilemiyorum- ele aldığını söylemişler. Seri ismiyle müstesna hep "dar zamanları", tek bir günü (burada düğün gecesiydi) anlatıyor fakat buna rağmen sıkılmadım. Fakat Ağaoğlu'nun alışılmadık bir dili var, bence, bana göre, belki de karakterleri ilginç olduğundan, yok yok, buldum, şuan yazdığım tarzda hep monolog şeklinde ilerlediğinden ve haliyle birinin, burada daha ziyade Ömer'in düşünme biçimine alışmak gerekiyor. O da bir yüz sayfa kadar sürdü bende. Birinin beyninin içine girdiğinizi düşünün, orada her şey çok hızlı. Fakat sevdim Ömer'i. Hatta ki Aysel'den -ilk kitaptan- daha çok sardı beni. Gerçi iki sene önceki halimle epey fark var. Fakat ilk kitapta Aysel de bize Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren kadınların omzuna yüklenen o "hadi çağdaş ülke olduğumuzu kanıtla", "hadi şarap iç", "hadi dans et bizimlen", "hadi şimdi de şöyle düşün" falan filan gibi misyonların saçmalığını güzel anlatmıştı. Bu tarz kitapları okurken bazen umutsuzluğa kapılıyorum. Bu kadar kendi içine eğilmekten erinmeyen, korkmayan, böylesi şeffaf, entelektüel insanlar arasında bile böyle hain uçurumlar mı olacak? Böylesi hoyratlıklar, kirli çıkarlar, küçük hesaplar ve böylesine yalnızlıklar nihayetinde. O zaman okunan onca kitap, alınan eğitim, kişisel gelişim zımbırtıları, ve Aysel ve Ömer'inki gibi büyük dava arkadaşlığı, evet davalar bile, onlar bile yetmeyecekse insanı insana anlatmaya, öyleyse yaşamın anlamı ne olur? Belki abarttım, yaşamın anlamı bunlarla sınırlı değil muhakkak. Ama yaşamın ne zevki kalır, ilişkilerin ne inceliği? "Modern dünya mı bize bunu yaptı?" sorusunu başarıyla sorduran kitaplardan. İlk kitap "Ölmeye Yatmak"ta olduğu kadar yine burada da "çağdaşlaşmanın" salt davranışlarda, görünürde, yüzeyde kalan ve duygu ve düşüncelerde en az o küçümsedikleri taşra insanınki kadar kabalığın, renk değiştirmenin ve pişkinliğin portresini çizen bir üst tabaka profili vardı. Aydınlar ise, yani burada Aysel'i, Ömer'i ve Tezel'i ve belki onu roman boyunca hiç kimsenin, hatta hayran olduğu o Ömer'in bile bir türlü göremediği şekilde gördüğüm, 22 yaşındaki o düşünen ve bunalan kafa Ayşen'i de aralarına katarak; bıkkın, inançlarını, kavgalarını kaybetmiş; nefret ettiklerinden neden nefret ettikleri, savunduklarını ise neden savundukları hakkında ve nihayet de birbirleri hakkında -tam istenen gibi- şüphe duymaya başlamış bir aydın profili... Hatta bir yer vardı ki Aysel'in kapısına polisler dayandı diye Ömer neredeyse "oh be" diyordu; oh be, belki böylece karımla eşitleniriz, bu aşk, bu dava, bu evlilik veya her neyse, yuvarlandığı şarampolden çıkar. Anlaşılmamaktan, şüphe duyulmaktan öyle bunalmıştı. Bir tane aksiyon kitabın sonunda anca oluyor ve orada da bitiyor. Ne olduğunu merak etsem de serinin son kitabını hemen okumayı düşünmüyorum, en iyi ihtimalle bir sene sonra, olabildiğince hatırlayacağım şekilde yazdım bu yüzden. Siyasi olayları anlamaya hayli uzağım aslında, ama inceliği yüreğimde bir yerlere dokundu. Hem bu kadar sıcakkanlı insanlar olup hem de nasıl da yabancı olmuşuz bir ülke insanları, şimdi farklı mı acaba? Bu romanı okurken bir yerde ağlayasım geldi ama sadece Ayşen içindir, -zaten kitabın ironik dili de duyulanmaya pek müsait değil- yoksa bu incelemeyi yazdığım gibi ülke sorunlarını düşünmeyi de bırakacağım. Umrumda değil. Ayşen de bu yüzden mi evleniyor? Ama başka şekilde de "umrumda değil" diyebilirdin Ayşen.
Bir Düğün Gecesi
Bir Düğün GecesiAdalet Ağaoğlu · Everest Yayınları · 20212,233 okunma
·
97 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.