"Size, lâpa lâpa karın yağdığı bu aralık ayında, odalarında çıtırdayarak yanan ateşin başında oturmuş, örgülerini ören bu dört kardeşin görünüşlerinden de kısaca bahsedeceğim." alıntı.
Bütün roman boyunca içinde bulunduğum o hissiyat; tatlı bir kış gecesi, sıcacık battaniyemle cam kenarına oturmuşum ve lapa lapa yağan karı izliyorum. O sırada tabii bu dört kız kardeş de bana hikayeler anlatıp duruyor. Çok güzeldi gerçekten, yabancı çocuk klasiklerindeki bu hissiyat... Bilmiyorum beni çok sarıyor... Özlemişim.