İnsanların en kutsal saydığı kelime "BEN"
Uzun zaman önce bir sahafta Atlas Silkindi ve Hayatın Kaynağı kitaplarını 40 lira gibi bir fiyata satın alacakken ön kapaklarındaki bir kaç ufak yırtık yüzünden almaktan vazgeçtiğim, şimdi 300 tl etiket fiyatı ile raflarda görünce zamanında almadığım için kahrolduğum yazar; Ayn Rand
Bir tesadüf eseri bu eser elime geçti ve okuduğum ilk Ayn Rand kitabı oldu. 80 sayfasına aldanıp, ara kitap olarak bitiririm sanıyordum ancak 600 sayfalık bir roman okumuş gibi çarptı kitap beni. Yazarı araştırmadan okuduğum için kitabın başlarından hiç bir şey anlamadım, biraz ön okuma yapmak şart kitabı tam anlamı ile kavrayabilmek için.
Peki Ego - Hayatın Kaynağı, Manası ve Haysiyeti ne anlatıyor?
Kitap belirsiz bir zaman diliminde, anlatıcının tabiri ile "Bizim Şehrimiz"de geçiyor. Yazar Biz kitabına resmen alternatif bir evren yaratmış. 1984'deki Büyük Birader gibi insanların bireyselliğine düşman baskıcı bir rejimde geçiyor kitap. "Meslekler Meclisi" adı altında insanlar toplu halde barınıyor, toplu yemek yiyor, toplu geziyor ve anlaşılacağı üzere toplumdan kopup kendi başına bir fikir beyan etmek, sesli düşünmek ve özellikle "Ben" kavramı kişiyi direk ipe götürüyor. İnsanların isimleri yok, numaraları var ve o numaralandırma ile çağırılıyorlar.
Ana karakterimizin, aynı zamanda anlatıcımızın da bir ismi yok, kendisi bu baskıcı rejime baş kaldıran tek kişi olarak, toplumdan uzaklaşıp tünel dediği yerde, bir yeraltı sığınağında saklanıp, binlerce yıllık kağıtlara gizlice yazıyor burada yaşadıklarını.
Bir de "Kardeşler" var, onlar farklı meslek gruplarından insanlar ve bu insanlar topluluğunu ayrı ayrı bölümlere ayrılmış şekilde dağıtan çitler var ve o sınır adı verilen çitlerin ötesindeki kardeşlerle konuşmak yasak.
Ana karakterimiz (17 yaşında bir erkek) o karşı çitlerden Altın kız isimli bir kıza aşık oluyor ve onunla beraber "Orman" denilen, oraya gidipte yakalananın direk öldürüldüğü yasak bölgeye kaçıyorlar. Orman denilen bölgede yeni bir yer keşfediyorlar ve orada kimsenin kendilerine ulaşamayacağını düşünerek kız ile birlikte oluyor ve soylarını özgürce, tüm kısıtlamalardan uzak bir şekilde devam ettirmeyi düşünüyorlar.
Şimdi, bu hikayemizin ana konusu ancak anlattığım kadar basit anlatmıyor yazar bu distopyayı bize. Kitap da sürekli bir kimlik karmaşası ve kolektivizm kavramları irdelenmiş. Peki nedir bu kolektivizm, en basit anlamı ile bireyler arasındaki kaynaşmanın vurgulanması ve grubun birey üzerinde önceliklendirilmesi ile karakterize edilen bir değerdir. Yazar bunu detaylı bir şekilde önsözünde de paylaşmış.
Kitabı okurken sanki Biz, 1984, Damızlık Kızın Öyküsü, Hayvan Çiftliği kitaplarına alternatif bir kısa hikaye okuyormuşsunuz hissi veriyor.
Özellikle yazarın vermek istediği mesaj son on sayfasında yer alıyor ve öyle harikulade bir sistem eleştirisi yapıyor ki, kitap bittikten sonra açıp o son on sayfayı yeniden okudum. Buraya alıntılayıp da okuyacak olanların şevkini kırmamak adına bir şey yazmayacağım ancak bu kitaba kesinlikle bir şans vermelisiniz..