Vantuzlu Dünyada FİGHT CLUB.Felsefe, din ve bilimin ortak öğesi olan varlık ve özü üzerinde bilinebilme ve sorgulama arzusu yatar. Bunun ışığında ezelden beri Tanrı ve Varlık arasındaki ilişki açıklanmaya çalışılmıştır. Bilmenin kaynağı Tanrı mıdır, hakikat beşer için var midir? Kimin tekelinde bu dünya?
Var olmak ne demek?
Var olmak ışığı altında asırlarca Tanrı ile bağlar kurulmaya çalışıldı, nedir bu bilinme arzusu Sumerleri Babil Kulelerinde Tanrıya ulaştırmaya heves eden, Zigguratlar tıklım tıklım, dönüp dolaşıp babil kulelerindeki Tanrıya takılır aklım, ah benim bu akıldan sıyrılmış aklım.
Nesne ve varlik arasındaki ilişki Tanrı ile bağdaşır, mabedler, mısralar, satırlar, kitaplar hep bunun neticesi. İnsanoğlu bir bilinmezlik sırrı içinde mana arayan ve bunun için kavga içinde bir varlık.
Yazar var olmayı en temelinde ele alır ve küçük parçalara ayırır.
Önce iki varlığın parçası olarak dünyaya gelirsin.
Bağlanma gereksinimi sağlarsın kaygıyı yok etmek için
Aidiyet kurmalısın, aidiyetin sağlandığı yerde kişi var olmak cesareti sağlar diyor yazar.
Bağlanma, ailede başlayan ve duygusal olarak bağ kurmak için oluşan bir gereksinimdir. Güvenli bağlanmanin olmadığı yerde kaygılı bağlanma bireyde agresyon şeklinde semptomlarla kendini gösterir. Kişi bu yeri doldurmak için nesneler ya da başka kişiler ile bu kaygılı bağlanmayı sağlamaya çalışır bu ileriki yaşamında ana rahminden kopuşla saglanamayan bağ, orselenerek var olmayı zorlaştırır. Güvenli bağlanmanin olmadığı yerde aidiyet duygusu gelişmez ve ötekileşme gelişir. Yeni düzen dünyada değişen ve çelişen roller var olmak üzerinde çok büyük tehdit ihtiva etmektedir. Bireyler bu boşlukların içinde sanrilar ve sancilar cekmektedir. Bu da bireyin kendine ve topluma yabancilasmasina, ayrışmasına ve yalnızlasmasina itmektedir. Viktorya toplumuna dönüşen toplum kimlik karmaşası içinde nevrotik ataklar geçirip olgunlaşmamış erişkin statüsüne erişmektedir. Hız çağında bu erişkinler tüketim kalıplarına göre yaşamını dizayn edip zihinsel ve duygusal anlamda yeterince olgunlasamamaktadır. Toplumsal anomi bireyi Noöjenik nevrozla yaşamda değer ve kimlik kaybına sebep olmaktadır. Bunlara bağlı olarak sürekli aklı vantuz şeklinde çekiştirilen birey asla var olmak cesareti gösteremiyor. Patolojik septomlarla algı asimilasyonu arasında yeni düzen dünya simülasyonu içinde kaybolup gidiyor. Ne için yaşadığımızı bilmeden, nasıl sorusunun cevapları anlamsız kalıyor. Bu aylaklik bizi süpürmeden kendinin efendisi olmak artık mecburidir. Buna bir ekleme daha yapmak isterim.
Hepimiz heba oluyoruz. Lanet olsun, bütün bir nesil benzin pompalıyor, garsonluk yapıyor, ya da beyaz yakalı köle olmuş. Reklamlar yüzünden araba ve kıyafet peşinde. Nefret ettiğimiz işlerde çalışıyor, gereksiz şeyler alıyoruz. Bizler tarihin ortanca çocuklarıyız. Bir amacımız ya da yerimiz yok. Ne büyük savaşı yaşadık, ne de büyük buhranı. Bizim savaşımız ruhani bir savaş. En büyük buhranımız hayatlarımız. Televizyonla büyürken milyoner film yıldızı ya da rock yıldızı olacağımıza inandık, ama olmayacağız. Bunu yavaş yavaş öğreniyoruz ve bu yüzden çok kızgınız.”