Gönderi

Toplu taşımada ileriden geriye doğru.
(...) Şehrin nüfusunun henüz milyonlara ulaşmadığı yıllarda tramvaylar hem ulaşım hem de eğlence için kullanılır ve İstanbul'u narin bir gelin çiçeği gibi süslerdi. Menderes dönemi ile başlayan imar hareketleriyle, başta İstanbul olmak üzere Türkiye'deki tüm raylı sistemler ikinci plana atılır. Marshall Yardımları kapsamında ülkeye akın akın "petrol" kullanan arabalar gelmeye başlar. Bu araçların rahatlıkla gidebilmesi için yeni yolların inşası gereklidir. Şehirde büyük bulvarlar açılır; geniş istimlakler yapılır. Tüm bu yol yapım çalışmaları ve yenileme faaliyetleri sebebiyle, İstanbul'a döşenen tramvay hatları yavaş yavaş sökülür ve bir kenarda çürümeye terk edilir. Avrupa'nın şehir içi ulaşımda raylı sistemlerin ehemmiyetini kavradığı ve yeni metro-tramvay hatları inşa ettiği dönemlerde bizler, maalesef ki İstanbul'a döşenmiş tramvay hatlarını sökmekle meşgul idik. 1956 yılında, Avrupa yakasındaki tüm tramvayların köprüden geçişi yasaklanır! Halkı yıllarca taşıyan fakat artık düşmanca muamele gören bu araçlar, yerini dev otomobillere bırakır. Devir "otomobil" devridir ve iktidar da artık demiryolu değil karayolu sevmektedir. Parça parça sökülme sırası nihayet "Üsküdar-Kısıklı" hattına gelir... 11 Kasım 1966 günü Millet Bahçesi önünden son yolcularını alan tramvay, en verimli olması gereken zamanda böylece ömrünü tamamlamış olur.
Sayfa 194Kitabı okudu
·
26 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.