Gönderi

Şüphe ejderhası
Ekseri gençlerimiz gibi mektepten çıkar çıkmaz kitaplan unutulma köşesine atacak yerde malumatımı (bilgilerimi) genişletmeye mektepten sonra başladım. Az çok bir fikir edinmediğim hemen hiçbir şey kalmadı. Özellikle emsalim gibi dini ilimleri gereksiz bulmayarak hem zahirinden hem de batınından hissedar oldum. İşte bu malumat yığının altında bir gün vicdanımı tahlil ettiğim vakit tam bir hayret içinde garip bir halita (karışım) haline geldiğimi fark ettim. Ben küfür ile imandan, ikrar ile inkârdan, tasdik ile şüpheden mürekkep bir şey olmuştum. Kalben inkâr ettiğimi aklen tasdik eder, aklen reddettiğimi kalben kabul ederdim. Velhasıl şüphe denilen ejderha, vücudumu sarmıştı. Bir fikri ne kadar sağlam esaslarla kuvvetlendirsem de şüphe canavarı, bir sarsışta yıkıyordu. Acaba kat'ı inkâr ile (hepten yok saysam) hiç olmazsa rahat bir noktada kalabilir miydim? Ne gezer! İnkâr başka şey, şüphe yine başka! Şüphe ejderhası her kat'î fikrin düşmanı idi. İster ikrar, ister inkâr olsun, uydurma ya da kat'i bir şey kabul etmiyordu.
·
47 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.