Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

228 syf.
10/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Doğu'nun Çığlığı
Rusya'daki Türkler, yazılı tarih mağdurudurlar; zira kim olduklarını bilmiyorlar. Bırakın yazılı tarihi, sözlü kültürlerini ve sözlü tarihlerini aktarmalarına dahi izin verilmiyor. Asimilasyon nedeniyle de kendilerini Rus kökenli olarak atfetmekteler. Fakat sosyal medyanın getirdiği tek kazanım olan küreselleşme, demir perdeler ardında yaşayan Türk halklarının sessizce sürdürmek zorunda bırakılan hayatlarına, dünyaya açılma, kendini tanıtma ve tarihi izlerini arama fırsatını verdi. "Nasıl böyle oldu" sorusu, yüzyıllarca soruldu ve bugün de sorulmaya devam etmekte. Bu konuda son zamanlarda birçok çarpıcı belge ve bilgi çıktı ortaya. Geçmişte olan olaylar karşılıklı gerçekleşti, bunu herkes kabul eder. Fakat herkes biliyor ki biz hiç bir zaman hiç bir milleti asimile etme amacıyla kılıçtan geçirmedik, onlara sırf bu yüzden eziyet etmedik. Rusya'nın yaptığı bu kanlı soykırıma karşı ise hiç bir devlet tepki göstermedi. Sözde insancılık akımını savunan Avrupa halklarının hiç biri bizlere sesini çıkarmadı, (Avrupa devletlerinin de bu olaydaki etkisi tarih tarafından bilinmekte) çünkü Batı dünyasına diz çöktüren Türklere karşı kin ortaktı. Atalarımız Hunlara karşı oldukça derin bir karalama kampanyası güdülmüştür. Türklükle ilgili her türlü iyi olanı kendilerine atfedip, dinini, kültürünü ve devlet yapısını benimsediler. Avrupa'ya Demir Devri'ni getiren, gelişmiş manevi kültüre sahip Hunlar, Avrupa tarihinde "barbar" kılığına büründürüldü. Ama çağdaş dünyada Türklerin medenileştirici etkisi, her bilgili ve mantıklı insan tarafından bilinmektedir. Rus Çarlığı'nın tarih yaratıcılığı (modern Rus tarihçiliği de pek farklı değildir) şaşırtıcıdır. Rusya ve Avrupa'nın tarih safsataları başlığı altında üretilen tarihi masallar, artık inandırıcılığını yitirmişlerdir. Bugün Türk kökenli halkları "barbar", "canavar", "çuçmek", "çurek" vb. lakaplarla küçümsemekten çekinmeyen Rus halkının bu uyduruk tarih belleğine kazınmıştır. Gülümsemeyi körükleyen "yalan üstü yalan" sayılabilecek hikâyeleri üretmeye devam eden resmi devlet tarihi de vicdanlı olsaydı "Tatar-Moğol baskısı"nın aslında Türkleri yok etme girişimi, bugünkü Rusya'nın Deşt-i Kıpçak, Rus halkının yüzde 70 civarında silah ve kanlı "Ruslaştırılmış" Türkler olduğunu kabul etmeliydi. Kanıt olarak, "Rus" devletinin üst düzey soyluluğunu, askerî önderliğini ve seçkin kitlesini oluşturan Türklerinden birkaçının adını verelim: Urusov, Kurakin, Bulgakov, Talizin, Tarbeev, Godunov, Saburov, Glinskiy, Mansurov, Karamzin, Uşakov, Çerkasov... bu tarz Ruslaştırılmış Türkler saymakla bitmez ve hepsi de Rus İmparatorluğu'nun kimliğini, şanını, kültürünü ve kuvvetini oluşturan kişilerdir. En nihayetinde nice Türk zaferleri, çağlar boyunca "Rus" zaferleri olarak anıldı ve Türk kültürü de aynı kaderi paylaştı. Fakat Türk halkının "Ruslaşması"na karşı çıkan, Moskova'da yeni vatan oluşturulmayacağını öngören ve gelecekte trajik olayların yaşanacağını bilen Türk boyları da vardı. Onlar canları pahasına Hun adını ve geleneklerini koruyarak, çevredeki Doğu, Batı, Güney Kaganatlarına ve diğer Türk boylarının topraklarına sığınarak kural tanımaz kanlı "Ruslaştırma"dan kurtulabilmiş ve Türk kimliğini koruyabilmişlerdir. Yerlerinde kalan Don, Volga, Kafkas önü ovaları ve Kaspiy, Azov, Kuban, Terek, Yayık vb. yerlerde yaşayan Türk halkları ise, çiçeği burnunda "Rus" yüceliğinden nasibini almış ve millî belleklerinin yok olmasına neden olacak kadar gaddar olaylar sonucu Ruslaşmıştı. Özellikle "Kazaklar", Ruslardan daha fazla Rus olmuştur. Rusya'da bu konular mühürlü ve yasak olmasına rağmen onlarca tarihî yazıdan, askerî rapordan hatta Rus yüceliğini ölümsüz kılmaya çalışan şiirden Türk halkının neler çektiğini ve neler kaybettiğini anlamak mümkündür: "Şanlı Rus Çarlığı" döneminden kalma bir askerî rapor şöyle demektedir: "... şehir tamamen ateşler içindeydi. Kervansaraylar hariç 10.000 ev, 38 cami, 50 su değirmeni, Karasubasar'ı mahvettikten sonra, şiddetli bir Kırım (Kırım Hanlığı) yağması başladı. Kazaklar ve Kalmuklar Bahçesaray'a kadar ulaştılar. Yolda giderken de birçok Tatar köyünü basarak 1000 esir, 30.000 sığır, 100.000 koyun almışlardı..." (Kırım 1736) Buna benzer birçok askerî hatıra ve rapor vardır ve hepsinde de barbarlığın tablosu -kan, yıkım, ateş, vahşet- çizilmektedir. Ama bunu anlayabilecek manevi seviyeye ulaşamamış şahsiyetler, bu barbarlığı, tarihe "yüce Rus kimliği" olarak taşımışlardır. Aslında Çarlık'ın açgözlülüğü eninde sonunda, Rus halkının aleyhine işlemiştir. Çünkü toprak kazanma ve "yüce olma" çabaları, gelecek nesilleri kargaşalığa sürüklemiştir. Rus halkının genetik tablosu değişmiş, millî kültürü ve millî gelenekleri, başka kültürlerin tetiklediği yönlendirme sonucu, özel değerlerini kaybetmiştir. Günümüzdeki Rus antropolojisi, birçok etnik unsurun katılımını içermekte; kültürü, kaynaşımdan oluşmaktadır. Ve üstün kültürün "dokunuşu" uzun süren etki bıraktığı için Türk etkisi bugün de okunmaktadır. Bu kitap, 14. yüzyılda parçalanmış Deşt-i Kıpçak'ın kalıntılarından biri olan ve "Karaçaylı" olarak adlandırılan Elbruz (Celbruş, Assı Dağı, Minni Tau) dağının eteklerinde, dağ geçitlerinde ve dağ önü ovalarda oturan 16. yüzyılda araştırmacı Lamberti tarafından "Kara-çioli" diye adlandırılan, "Kara Çay", "Karça", "Karaçar" lakapların sahibi, eski "Bulgar Kuman" kaganatının yerlisi, Nart boyu Hun Türklerinin şifahi kültüründen derlenmiş bilgilere ve dünya tarihinde bilinen Hunlar hakkındaki kaynaklara dayanarak yazılmış olup, resmî Rus tarihine göre "yeni yaratılmış", yeni nesil tarihçilerin bir kısmına göre "Alan", bazı komşu halklar tarafından da "farklı grupların oluşturduğu halk" olarak tanımlanmaya çalışılan Hun-Kara Çaylılar denilen halkın, her alanda göze çarpan, maddi-manevi kültüründe ve millî kimliğinde izlenen Hun özelliklerini hatırlatmak amacını gütmektedir.
Atalarımız Hunlar
Atalarımız HunlarSofi Tram-Semen · Kaynak Yayınları · 200714 okunma
·
409 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.