MÖ 5. yüzyılın ikinci yarısında demokratik siyasette başarı
göstermek için gereken halkın karşısında konuşma ve tartış-
ma becerilerini geliştirmeyi isteyen genç erkeklere daha derli
toplu eğitim veren öğretmenler olduklarını ilan eden yeni bir
grup ortaya çıkb. Bu eğitmenler sofistler ("bilge erkekler")
olarak adlandırıldılar. Bu etiket, sofistler halka seslenmeleri
ve felsefi tartışmalarda çok becerikli olmaları nedeniyle (İngi-
lizce "sophistry" * sözcüğünün içerdiği) aşağılayıa bir anlam kazandı. Geleneksel zihniyetli birçok erkek, siyasi düşünce-
lerini ve eylemlerini tehdit eden sofistlerden nefret ettiler ve
hatta korktular. İlk sofistler Atina'da değil, Yunan dünyasının
başka yerlerinde ortaya çıkhysalar da, yaklaşık MÖ 450' den
itibaren dersleri için istedikleri yüksek ücretleri ödeyebilecek
öğrenciler bulmak amacıyla maddi zenginliğin zirvesindeki
Atina'ya gittiler. Zengin genç erkekler, gezgin öğretmenle-
rin öğrencilere aktarabileceklerini iddia ettikleri bir yetenek
olan ikna edici konuşma yeteneklerini sergiledikleri baş dön-
dürücü gösterilere akın ettiler. Sofistler hırslı genç erkeklere
öğrenmek istedikleri şeyleri sunuyorlardı, çünkü demokratik
Atina' da bir erkeğin sahip olabileceği en büyük beceri, mec-
lis ve konsey tartışmalarında ya da davalarda büyük jürilerin
önünde yurttaşlannı ikna edebilmekti. Sofistler yeni sophistry
becerilerinde ustalık kazanmak. istemeyen ya da bunu başara-
mayan müşterilerine (yüksek ücretler karşılığında) kendileri
yazmış gibi dağıtabilecekleri söylevler yazdılar. İkna edici
konuşmanın Antik Yunan'ınki gibi sözel bir kültürde artan
bir öneme sahip olması, sofistleri birçok kişi için korkutucu
figürler haline getirdi, çünkü yeni öğretmenler siyasi ve top-
lumsal gelenekleri bozma potansiyeline sahip gibi görünen
söylevin gücünün artınlrnasıru önermekteydiler.
En ünlü sofist, Perikles'in çağdaşı, Yunanistan'ın kuzeyin-
deki Abdera'dan Protagoras'h. Protagoras MÖ 450 civarında
40 yaşında Atina'ya göç etti ve meslek hayatının büyük bir
kısmını burada geçirdi. Protagoras'ın hatiplik yeteneği ve dü-
rüst karakteri, Ati.nalı erkekleri öylesine etkiledi ki MÖ 444'de
Güney İtalya, Thurii' de kurulan yeni sömürge için bir kanun
kitabı yazmak üzere onu seçtiler. Protagoras'ın düşünceleri so-
nuçta önemli bir anlaşmazlığa yol açh. Bu düşüncelerden biri
tanrılara karşı benimsediği tarhşmaa duruşu yansıtb: "Ne tan-
rıların varolup olmadıklarını ne de biçimlerinin neye benzediğini bul-
gulayabilirim, çünkü bilmenin önünde konunun bulanıklığı ve insan
yaŞamının kısalığı [gibi] birçok engel bulunmakta" (D. -K. 8084). Protagoras'ın mutlak doğruluk ölçütünü reddedişi, her
meselenin iki uzlaşmaz tarafı vardır iddiası aynı ölçüde tar-
bşmalıydı. Sözgelimi bir kişi rüzgarın ılık estiğini düşünür-
ken, bir başka kişi aynı rüzgarın soğuk estiği kanısındaysa
bunlar hangi kanının doğru olduğuna karar veremezler, çün-
kü rüzgar birisi için ılıkken diğeri için soğuktın. Protagoras
öznelciliğini (görünüşlerin arkasında ve onlardan bağımsız
mutlak gerçeklik yoktur düşüncesi) Doğruluk adlı çalışması-
nın (büyük bir kısmı kayıp) çokça alıntılanan giriş kısmında
özetlemiştir: "1nsan her Şeyin ölçütüdür; varolanların varolduk-
larının da, varolmayanların varolrnadıklarının da" (D. -K. 8081).
Bu alıntıdaki "insan" (Yunancada anthropos, bizim sözcüğü-
müzle "antropoloji") Protagoras'ın kadın ya da erkek olması
fark etmeksizin izlenimlerinin tek yargıcı kıldığı birey insana
göndermede bulunuyor gibi görünmektedir.