Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

— Neden elimi öpüyorsun? (Yanakları hafifçe kızardı). Gülerek ve iki elini de uzatarak devam etti.– Peki, öp öyleyse. –Ellerinden birini kurtardı ve Ordınov’un sıcak alnına koydu, karışmış saçlarını düzeltmeye başladı. Yüzü gittikçe kızarıyordu, sonunda yatağın yanında yere oturdu ve yanağını Ordınov’un yanağına dayadı; ılık, nemli soluğu Ordınov’un yüzünde geziniyordu. Ordınov birdenbire Katerina’nın gözlerinden dolu tanesi büyüklüğünde, sıcak gözyaşlarının erimiş kurşun gibi kendi yanaklarına döküldüğünü hissetti. Ordınov gittikçe halsizleşiyordu, elini kaldıracak gücü bile kalmamıştı. Tam bu anda kapı vuruldu, sürgünün tıngırtısı duyuldu. Ordınov, ev sahibi ihtiyarın kendi bölümüne girdiğini duyabilecek kadar kendindeydi. Katerina’nın yerden kalkıp acele etmeden, sakin bir biçimde kitapları aldığını, çıkarken de istavroz çıkardığını gördü, gözlerini kapattı. Birdenbire uzun, sıcak bir öpücük kalbine bir bıçak saplanmış gibi ateş kadar sıcak dudaklarını yaktı. Hafifçe bağırdı ve kendini kaybetti... O andan itibaren Ordınov için garip bir yaşam başladı. Bilincinin biraz bulanık da olsa yerine geldiği bazı anlarda aklına garip, kısır endişeler, mücadeleler ve acılarla dolu, sonu olmayan bir rüya içinde yaşamaya mahkûm olduğu geliyordu. Onu bunaltan uğursuz kaderine korku içinde karşı koymaya çalışıyor, ümitsiz bir kavgaya giriştiği bu zorlu dakikada meçhul bir güç ona yeniden vuruyordu ve tekrar bilincini kaybettiğini, önünde yeniden aşılmaz, dipsiz bir karanlığın oluştuğunu, keder ve ümitsizlik çığlığıyla bu karanlığa doğru koştuğunu hissediyordu. Yaşamsal çırpınmaların insanın tüm bedenine hâkim olduğu, geçmişi aydınlattığı, şu andaki parlak anın zaferinin, eğlencesinin duyulduğu ve geleceğin bilinmeyen düşlerinin görüldüğü zamanlarda, karşı konulmaz, amansız geçici mutluluklar bir an için görülüp kayboluyordu; tıpkı açıklanamaz umudun insan ruhu üzerine hayat verici bir çiy tanesi gibi düştüğü zamanlarda olduğu gibi, tıpkı mutluluktan avazı çıktığı kadar bağırmak istediği zamanlarda olduğu gibi, tıpkı bu zayıf etinin bu düşüncelerin ağırlığı altında ezildiğini, yaşamla bağlantısını sağlayan iplerin koptuğunu hissettiği ve tüm yaşamın yenilenmesini, dirilmesini kutladığı zaman olduğu gibi. Arada bir yeniden uykuya dalıyor, son günlerde olanları tekrar tekrar görüyor ve bu olanları heyecan dolu bir dizi halinde hayal meyal hatırlıyordu. Bazen de hastalığını unutuyor, eski dairesini ve eski ev sahibini göremeyince şaşırıyordu. Yaşlı kadının gecenin ilerleyen saatlerinde her zaman yaptığı gibi, zayıf ateşiyle odanın bir bölümünü aydınlatan, sönmeye yüz tutmuş, artık ısıtmayan ocağın yanına gelmemesini ve zayıf, titrek ellerini uzatıp sürekli kendinden bahsetmemesini, kafasını kitaplardan kaldırmadığı için delirmiş olduğunu düşündüğü kiracısına sık sık dönüp bakmamasını aklı almıyordu. Başka bir zaman da, yeni bir daireye taşındığını hatırlıyordu, ama ruhundaki bastıramadığı, kontrol edemediği arzuya rağmen neden ve nasıl taşındığını bilmiyordu... Ama onu nereye, ne çağırmıştı ve işkence ediyordu ve dayanılmaz, nefesini kesen, tüm kanını emen hararetin sebebi kimdi?
·
126 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.