Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

238 syf.
·
Puan vermedi
PUSLU KITALAR ATLASI / İHSAN OKTAY ANAR Herkesin okuduğu, benim de alıp kitaplıkta 3 - 5 sene beklettiğim kitabı nihayet okudum. Daha önce birkaç kere denemiştim ama okuyamamıştım (). Kitap guruplarından değerli okur arkadaşım Murat ER okumaya başlamış, bende yoruma bir türlü okuyamadığımı yazınca; "Sizde başlayın, beraber okuyalım, belki zamanı gelmiştir." dedi. Bende okumaya başladım ve birkaç günde (beklemediğim hızda) okudum ama yorum yazmak için geç kaldım. Murat Bey'e beni motive ettiği için teşekkürler. Gelelim kitaba; İhsan Oktay Anar'ın 1995'te yayımlanan ilk romanı, 2014'te 50. baskısı yapılan kitabın bende olanı 2008'de 34. baskısı, sahaftan almıştım. 2015'te ünlü karikatürist İlban Ertem'in beş yıllık çalışması sonucu çizgi roman olarak yayımlanmış. Kara mizah yönü de olan eserde birbirinden farklı kısa kısa öykücükler, zamanla birleşerek bir puzzle gibi büyük resmi ortaya çıkarır. Esere tarihi roman demek haksızlık olur, çünkü içinde sadece tarih değil, coğrafya, askerlik, din, bilim, tıp, felsefe gibi pek çok konu yer almakta. Tabii masal tadında fantastik öğeler de içermekte. Kitabın adından Piri Reis tarzı bir macera olduğu zannedilebilir; ama atlası çizmek isteyen Uzun İhsan Efendi bu atlası Piri Reis, Evliya Çelebi gibi dünyayı dolaşarak değil, yatağına uzanarak düşlerinde çizmeye çalışır. Katiplikten kovulunca önce dişçiliğe, sonra cerrahlığa merak salan Kubelik'in kadavralar üzerinde çalışıp, organlara isim vermesi ise bana Leonardo Da Vinci'nin yaptığı insan anatomisi çizimlerini hatırlattı. İkinci bölümde geçen; " Burası sultandan çok paranın hükmünün geçtiği Galata'ydı." cümlesi üzerinde düşünülmesi gereken bir ifade. İcadından günümüze hep hükümdar olan aslında 'para' denilen illet değil mi? Nasreddin Hoca bile "Parayı veren düdüğü çalar." dememiş mi? Uzun İhsan Efendinin düşler, uyku, tembellik hakkında söyledikleri hala okuma fırsatı bulamadığım; Paul Lafargue'in yazdığı Tembellik Hakkı adlı kitabı hatırlattı. Bir an önce onu da okumalı. Gün Batımı bölümündeki Ayı oynatıcısı ise çocukluğuma götürdü. Hem keyifle izler, hem de zincire vurulmuş ayılar için üzülürdüm. Çocukların en büyük eğlencelerindendi. Ayı oynatıcısı gösteriyi bitirip, bahşişleri topladıktan sonra başka yere gittiğinde uzun süre çocuklar arasında taklidi yapılırdı. Olayların yaşandığı dönemdeki dil ile yazılmış olan kitapta, birçok eski kelime bulunmakta (çoğunu anladım dersem yaşım çıkacak ). Bunlardan en çok dikkatimi çeken Taht-el kale oldu. Anlamı; kale altı, kale çevresi demekmiş. Bizans döneminde yapıldığı düşünülen kalenin günümüze sadece burcu kalmış. Ama bölgenin adı günümüzde hala kullanılmakta; tabii biraz bozularak. Anlamışsınızdır bu semt İstanbul'un ticaret merkezlerinden Tahtakale. Bir bölümde Bünyamin için; "Aruz vezniyle, aşkını dile getiren tam yedi şiir yazdı ve kalan günlerinde bu şiirleri, sevgi hariç her şeyden arıtıp yeniden ve yeniden kaleme aldı. Fakat ne yapıp etse bir heceyi uzatamıyor, feilun'dan failun'a geçemediği için vezni tutturamıyordu." deniliyor. Bu cümleleri okuyunca birden ensemde karıncalanma oldu... Lisede ki edebiyat derslerine doğru zaman yolculuğu yaptım. O vezin kalıplarını ezberleyeceğiz ( ki ben fen bölümündeydim ) diye ne eziyet çekmiştik. Oysa çocuk aklımızla kendimizi zor diyerek kapatmasak; uyumlu, kolay kalıplardı. Gene de iyi ki öğrenmişiz. Dönemin diliyle yazılmış olsa da rahatlıkla, keyifle okunan bir eser. Yazarın kalemiyle bu kadar geç tanıştığım için üzüldüm. Diğer kitaplarını da en kısa zamanda okumak isterim. Kitabı bitirince bir baktım ki alıntı için bir sürü yer işaretlemişim. Merak etmeyin hepsini paylaşmayacağım, sadece birkaç tanesi. Puslu Kıtalar Atlası'ndan: Uyku nasıl bir şeydi? Hepsinden önemlisi rüya diye bir şey gerçekten var mıydı ve insanlar onu sahiden görebiliyorlar mıydı? çok eğlenceli olduğu kesindi. Konstantiniye, uyuyan bir devin gölgesi gibi mehtabın altına uzanmıştı. Şehrin uykuda olduğu o anda bile, düşlerin görülüp kabusların gerçekleştiği, şehzadelerin boğdurulup rüşvetlerin hesaplandığı, gizli ittifakların imzalanıp şerbetlere bin bir çeşit zehrin katıldığı o anda bile, sarayda kutsal emanetlerin bulunduğu o odada yanık sesli bir hafız, kendisinden öncekilerin yüz altmış yıldır aralıksız kıraat ettiği Kuran'ı, vecd içinde gözlerini kapayarak kim bilir kaçıncı defa okuyordu. Bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti. Acıyı, susuzluğu, açlığı ve üzüntüyü öğrenmek onlerın uykularını kaçırıyor, bu yüzden daha rahat döşeklere, daha leziz yemeklere ve daha neşeli dostlara sığınıyorlardı. - "Bilgi tehlike ile ölçülür." - "Ne demek bu?" -"Bilgi doğru olmak zorundadır ve bilgin, hata yapmaktan ölümden korkar gibi korkar. Sizin bilginleriniz hata yapmaktan korkarlar mı?" Ateş dediğimiz güç nasıl ki odunla beslenirse akıl da bilgi ile beslenir.
Puslu Kıtalar Atlası
Puslu Kıtalar Atlasıİhsan Oktay Anar · İletişim Yayınları · 202048,1bin okunma
·
165 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.