Serkan Türk'ün başından geçenleri yazdığını düşünüyorum.. Öyle ki cümleler "bak, bunları ben yaşadım" hissi veriyor insana.. Bazen, terkedilmiş bir adam çıkıyor karşımıza, bazen de kullandığı ilaçlardan dolayı günden güne hafızası eriyen bir adam. Bazen öyküler en ummadık yerde bitiyor.. Bazen de "bu neydi şimdi?" diyorum..
Bir öyküsünde " bir adam, belki de kadın.. Bir istasyonda. Hayir otobüs durağıydı. Güneşli bir gündü, yoksa yağmurlu muydu? Neyse. Bekliyor.. Elinde palyaço bir bebek. Ona sokulmaya çalışıyor bir diğeri. Konuşmaya yüz bulamıyor. Konuşuyor karşındakinin yerine kendiyle. " Sonra meğer bunlar birinin bir kitapta okuduklarıymış. Sandalyede öylece bekliyor. Ve elinde bir bebek palyaço.