Gönderi

Züleyha’nın ağıtı
“Çocukluğumdan kırpıp biriktirdiğim eksik gülüşler, şimdiki zamanın gür saçlarında saklanıyor annem! Ama ben çocukken de oynayamazdım ki saklambaç oyununu. Yüreğimin gurbetinde sobelenmeyi beklerken çaresiz yanım, ebesi hüzün olan kaçışlara yakalanıyor hep. Ne vakit cümlelerimin kubbesinde huzuru topladım, o vakit yüklemsiz kaldı seferlerim. Hüznümün flamasını taşıyor gece, kendi heybetini destekler gibi! Çocukluğumun arka sokaklarından biriktirdiğim son kırıntıları da atlas okyanusunda bıraktığım martıların bana küs sesinde kaybettim. Gözlerinin pencerede asılı kalan buğusunu mu teslim ettin bana annem? Saçlarına yağan her beyaz, benim içimdeki coşkunun mezar taşıydı. Sen beyaz saçlarını alıp ölüme gittin, ben mezar taşımı alıp gurbete geldim. Şimdi o taşın tozunu alıyor içimdeki çocuk annem! Yaşamın dar açılı kapısına asılan kirpiklerim yanıyor. Geceden kalma ağrının avlusunda, avurtları çökmüş bir gölgeyi yalıyor yalnızlığım. Kuş seslerinin bakirliğine, kınasına kan saran kırılmalar eşlik ederken; sabah dinginliğinin kanına giriyor endişe dikenleri. Huzurun duvağı kendi kendini imha ettikçe uff oluyor ruhumun diz kapakları annem! Öp de geçsin! Öp annem…”
Sayfa 73 - Az Kitap YayınlarıKitabı okudu
·
62 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.