Umarsızlık içinde, mutsuzlukla yazılmış bir yaşam öyküsü bu. Bazı tuhaf koşullar yüzünden hepimizin yaşamaya zorunlu olduğu dünyayı yazıyorum. Yoksul insanların sevinçlerini ve üzüntülerini yazıyorum. Yalnızlığı. Acıyı. Ve aşkı.” Agnes Smedley
Edebi olarak zayıf ama ilgi çekici bir öyküsü var. 20.yy başlarında, Amerika’da çok yoksul bir kadın olmak.
“Ertesi gün babam kasabadan bir kutu sigara alıp, sanki müthiş bir iş yapmış gibi onu kutlamaya gelen erkeklere dağıttı. Bir viski şişesini aralarında gezdirerek içtiler. Bir erkek çocuk doğmuştu!”
“Sonra öğretmen uykusuzlukla ilgili bir bölüm okudu. Uyuyamıyorsanız, kalkıp yürüyüşe çıkmalıydınız; ya da odada iki yatak olmalı ve diğer yatağa geçmeliydiniz; temiz çarşaflar uyku getirirdi! Hiç çarşaf görmemiştim; biz yalnızca battaniye kullanırdık. Ve hangi yatağa geçeceğim bir bilmeceydi! Çünkü sekiz kişi için yalnızca dört yatağımız vardı. Elbette küçük beyazlı kız gibi zengin insanlar böyle yaparlardı. Geceyarısı yataktan kalkıp başka bir yatağa süründüğünü hayal ettim. Belki de zenginler geceleri uyuyamıyorlardı; uyuyamamak soylulara özgü bir şeydi. Küçük beyazlı kıza baktım, okunan herşeyi anlamış görünüyordu.”