Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

278 syf.
·
Puan vermedi
·
6 günde okudu
Özenli analizlerin olduğu, kişinin kendine pay çıkarabileceği ve sekse bakış açınıza revize getirebileceğiniz bir kitap. Kısa kısa çok fazla şeye değinerek sekse farklı pencereler açıp, tüm farklılıkların seks ile analojik bağlamı başarılı ama çok da yeterli değil nazarımca.  Kolay okunması için çerezlik bilgi tadında aktarımlar sağlanmış, derin analizleri yok. Kısa verilen bilgilerin derinliği okuyucuya bırakılmış, ya da ben öyle anlıyorum. Değinmek istediğim birkaç güzel yaklaşımı var. Yorumlanması ve yaşama sindirilmesinin ruhsal dünyaya kalite katacağını düşünüyorum.  Tordjman üzerine uzun uzun düşünmeye müsait iki değerli nokta ile girizgaha başlıyor " Seks enerjisinin karışmadığı hiçbir ilişki yoktur, ne fizik, ne duygusal, ne sanatsal, ne sosyal, ne dinsel, ne de metafizik." Kendine ve içinde olduğu şeye dürüst olan herkes bu yaklaşımı zaten destekleyecektir. Antropolojik okumalar yaparsanız eğer arketipsel kalıntılarda, ilkel izlerden beri seksin en başat tetikleyicilerden olduğunu görebilirsiniz. Aslında Tordjman bunu benim aktardığım sebepten kaynaklı belirtmiyor. O, seksin katmanlarını açmadan önce tabu olan konu başlığını legalleştirmeye çalışıyor. Akabinde cinselliğin salt türeme için yapıldığı amacına indirgenmesine de karşı çıkıyor. Açıklaması şu; insan sinir sisteminin karmaşıklığı, beynin gelişmişliği, araya türlü toplumsal, kültürel, ekonomik etkenlerin girmesi onun cinselliğe yaklaşımına öyle boyutlar getiriyor ki içgüdü olan salt türeme olgusundan kendini kurtarıyor.  Kişiliğimizin ayrıcalıklı dayanağı, başkalarıyla ilişkimizin temel özü olan seks -ki bu illa aktif cinsel eylem değil, yaşam eyleyişlerinde tetikleyici faktördür de-  çağlar boyunca asıl anlamından saptırıldığını belirtir. Seks, bilinçaltını hipnoz edebilecek en baskın ve yönetilmesi esnek olan bir dürtü olduğu için bunu tarih boyunca  dinsel, siyasal, ekonomik, sanatsal, 21.yy bazında tüketim, reklam, satış alanlarında araç olarak kullanmışlardır. Cinselliğin yönetimine dair iki farklı yaklaşımı tanımlar; 1) Cinsel dürtüyü kozmik ritme bağlayan toleranslı ve bağışlayıcı görüş 2) Cinsel dürtüyü utanç ve suçluluk duyguları ile sınırlama ve baskı altına almaya çalışan sert ve zorba görüş. Kendi cinsel arzularını analiz edemeyen, yönetemeyen ve yaşayamayan birey, bu dürtüsünü kullanması ve yönetmesi için kendini bu görüşlerin boyunduruğuna sokuyor. Şimdi okuduğunuzda basit, fikirsel bir geçiş gibi geliyor ama ruhsal dünyanızın kalitesini etkileyen bir analizden söz ediyor. Buna apaçık bir alan olarak da reklam ve pazarlama tekniklerini okumanızı tavsiye ederim. Kapitalist çağ göğsünü gere gere "evet, biz sizin zaaflarınızı etkilemek için çalışıyoruz" diye ifade ederler. Sosyal medyada Instagram ve türevlerinin neden iştah kabartıcı olduğunu da anlayabiliyoruz sanırım. Görselliğin cinsel arzuyu tetiklemede önemi çok yüksek. Sizleri akışı içinde saatlerce tutmaları için içgüdüleri tetikleyecek renklendirme, bilgilendirme ve etkileşim kombinasyonlarına kadar özenle hazırlanıyor.  Cinselliğin kutsallaştırılmasına dair ilginç bir teorisi var. Buzullar devrinde insanların yaşamak için kendini sıkı bir şekilde örtmesi insanlarda çıplak vücut merakına sürüklediğini düşünüyor. Bu çağa ait, ek olarak okuduğum güvenilir olmayan bir kaynakta insanların eş seçiminde saçların uzun ve kısalığına göre değerlendirme yaptığını okumuştum. Erkeklerin neden kısa saç, kadınların neden uzun saç kullandığına dair en mantıklı açıklama bu gelmişti. Uzun saçın üreme ve dişiliğin göstergesi olduğu algılanıyor olmalıydı. Tarıma geçişte, hava koşullarının uygunluğu ile eş seçiminde doğurganlığın simgesi olan kalça genişliği olduğunu düşündüklerini biliyoruz mesela. Doğanın cinsel seçimlerimizi şekillendirmedeki izleri aşikar ama bu sadece insanda değil, üreme biçimlerinde de etkili olmuştur. Tordjman bu konuda birkaç canlının çiftleşme farklılıklarına değinmiş. Ör;  eğrelti otuna ve menekşeye, Doğa, kendi kendini dölleme işini uygun görülmüştür; yani bir tür (bitkisel ensest : ana-oğul, baba-kız, ve kardeşler arası cinsel ilişkiler sapıklığı ... ) Erkek ve dişi organlar bir aradadır. İncecik bir çiy (şebnem) zarfçı içinde yüzen spermatozoitler yumurtalık hücrelerine rastlamaya çalışırlar.  İstiridyede, deniz yıldızında, deniz kestanesinde döllenme, rastlantıya bırakılmıştır. Omurgasız/ar Cinsin sürüp gitmesi için erkekle dişinin ille de kucaklaşması gerekmiyor. Kurbağalar birbirlerine sıkı sıkı, uzun uzun sarılırlar ama farklı seks ·organları olmadığından, onlarınki çiftleşme değildir. Salgı kanalı olarak bir tek ağız vardır ki hem dışkının hem de testikül'ün ve yumurtalığın seks hücrelerinin çıkmasına yarar. Çiftleşme ve Cinsel Sinyaller, böceklerin, sürüngenlerin, memelilerin çoğunda, çiftleşme, insanınkini andırıyor. Yani, cinsel sinyaller ve  hormon salgıları onların çiftleşmelerinde de büyük rol oynamakta. Gel gör ki çağımızda insanların yaydığı cinsel sinyaller pejoratifleştiriliyor. Özellikle bu Kadınlara yapılıyor. Kadınların cinsel sinyal saçmasını isteyip, saçtığı için de ötekileştirilen oksimoron bir düşünceden söz ediyorum. İnsanlar araçları bu sinyalleri yaymak için kullanır. Burası bir kitap platformu olmasına rağmen bu sitede bile buram buram cinsel sinyaller akıyor. İnsanlar bu siteyi araç olarak kullanıp cinsel sinyaller yayıyor diye uygulamayı amacından saptırıyor değiller. Aksine, tam olarak uygulamayı amacı için kullanıyorlar. Tordjman da bunu ifade ediyor zaten. Bence insanların cinsel sinyaller yaymalarını normalleştirirseniz Kadına ve Topluma daha pozitif yaklaşabilirsiniz.  Rus düşünür Solovieff'in çok kısa ve etkileyici şu düşüncesini alıntılar;  "Organizmalar merdiveninde basamaklar çıkıldıkça, çoğalma gücünde düşüş görülür, ama bir yandan da seksin çekiciliği artar. Yaratıklar içinde insan en düşük oranda üreyendir; ama yine insanda, cinsel ateş alabildiğine yoğun ve alevlidir. Kısaca, seksten tat alma ile çoğalma ters orantılıdır. Biri ne denli güçlü olursa, öbürü de o denli güçsüzdür " Burada seksteki enerjinin yoğunlaşma merkezlerine göre değişkenliğinden söz ettiğini düşünüyorum. Eğer çoğalma hedefiyle seks yapılıyor ise biyolojik bir seksten söz ediyoruz. Burada çoğalma, bireysellikten çıkış hedeflendiği için sekse yaklaşım motivasyonu farklı oluyor. Bir amaç, hedef, görev itkisi ile yaklaşılıyor. Doğada genellikle bu şekilde olur. Seksin tabu olduğu toplumlarda da bu görev duygusu başattır. Özellikle kadınlara dayatılan bir iffet, kutsallık eylemi algısı vardır. Kendinizi yorumlayamıyorsanız, yüksek bir ihtimal yaşadığınız biyolojik seksi salt hazlarınızdan yaşadığınızı düşünüyorsunuzdur. Eğer çoğalma ile ters orantılı olan tat alma, haz itkisi ile seks yapılıyor ise  psikolojik seksten söz ediyoruzdur- bunun parametreleri çok çok fazla-  Seksteki enerjinin bireysel itkiler için harcanması, yapılan cinsel eylemin zihne akışını, zihinden eyleme akışını daha aktif ve doruksal kılıyor. Sapkın denilen zevklerin psikolojik izleği buradan çıkıyor. Libidinal enerji çoğalmak için değil, psikolojik seks için kullanılıyor.  Homo sapiens'in cinsel ve duygusal yaşamını, şematik olarak üç sinir merkezinin yönettiğini belirtiyor; Hypothalamus, Rhinencéphale, Neencephale. Bunlara çok kısa değinmiş, ek olarak bakılıp araştırılması cinsel kontrol için önemli olduğunu düşünüyorum. Doğu geleneği manyetik kuram diye bir şey icat etmiş. Sanırım buna güncel anlamda aşk deniyor. Bu konuda Tordjman'ın da fikri şöyle " Erkek, kadını seviyorsa, güzel, tatlı, zeki ve baştan çıkarıcı olduğu için değildir bu. İleri sürülen gerekçelerin çoğu mantıksal kandırmacalardır. Erkek, kadını seviyorsa eğer, mantık duvarını aşarak seviyordur; işte aşkta manyetizmi saptayan gizem de budur"  demiş. Pek ikna edici gelmedi ama, hadi bakalım..
Seksoloji İçin Anahtar
Seksoloji İçin AnahtarGilbert Tordjman · Bilgi Yayınevi · 197510 okunma
·
176 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.