Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Namaz üzerine...
Yaratılış gayemiz Rabbimize kulluk/ibadet yapmaktır. İlk görevimiz Allah'ın varlığına birliğine Hz. Muhammed (sav)'in peygamberliğine inanmaktır... İmandan sonra da namaz gelir. Çünkü namaz dinin direği, Allah katında en sevilen amel, ibadetlerin de en üstünüdür. Namaz Rabbimizi sevmenin ve ona samimiyetle teslim olmanın en güzel göstergesidir. Namaz insanı Allah'a yaklaştırır. Yüce Rabbimiz bizlere, "Secde et ve Yaklaş" (Alak/19) buyurur. Demek ki Rabbimize yakın olmanın en iyi yolu namazdan geçmektedir. Peki bizlerin namazı nasıl olmalı? Namazlarımızı yeterince samimiyetle kılabiliyor muyuz ? Namazı öğrenmek artık çok basit, gelişen teknoloji sayesinde 5 dakikada internetten gerekli hususları öğrenebiliyoruz. Yahut da ilmihalleri açıp bakabiliyoruz. Bir metin gibi ayetleri ezberleyip el kol hareketlerinden ibaret sayıyoruz... Ne bir maneviyat, ne bir Allah'ı düşünme ne de namaz sonrası edilen bir dua, zikir... Ve sonuç itibariyle baştan savma kılınmış bir namaz. Namaza niyet getirdiğimiz zaman yapılan ilk el hareketinin anlamı dünyayı arkamda bırakıyorum olması gerekirken, dünyayı secdemize taşıyoruz... Gerçekten Rabbimizin istediği namaz bu mudur? Bu konuda başta kendim sonra da sizleri özeleştiriye davet ediyorum. Sahabe hayatlarına baktığımızda namaz ile ilgili en güzel örneklerden biri de Hz. Ali r.a.'nın olayıdır. Bir savaş sırasında Hz. Ali’nin ayağına ok saplanır. Hz. Ali ben namazdayken oku çıkartın der. Oku çıkardıklarında Hz. Ali dış dünyadan o kadar çok bağlantısını kesmiş ki o acıyı hissetmemiş bile. Prensip olarak Hz. Ali namaz kılarken âdeta kendinden geçer, dünya ile irtibatı kesilir. Ok meselesi de bunu göstermektedir. Ancak, bu istiğrak hali, Allah için meydana gelen çok harika konsantrasyondur. Allah’la olan irtibatı, diğer bütün irtibatları kesiyordu. Maşallah, Barekallah... Huşu içinde namaz kılmanın önemi burda anlaşılmaktadır. Namaz üzerindeyken şeytanın vesveselerinden kaçınıp sadece Allah azze ve cellenin huzurunda olmanın bilincinde olmalı nefsimiz, kalbimiz... Efendimiz (sa) dosdoğru bir namazı tarif ederken, "hayata veda eden birisinin kılacağı gibi kıl" buyurur. Her bir namazımızı son namazımızmış gibi kılmamız icap eder. İşte Rabbimizin bizden istediği namaz budur dostlar. Namaz kılmayan, hayatını yaşayan, ama buna rağmen, "dua ediyorum da Allah vermiyor" diyen insanları da bi düşünün. Bunlar Allah'a, "ben görevimi yapmıyorum ama sen yine de ver", demiş olmazlar mı? Ve kul için bu bir ayıp değil midir? Günümüzün müslümanı kaçırdığı bir namazı için, takımının yediğe gole üzüldüğü kadar üzülmüyor malesef... Dünyanın her tarafında namaz kılan insanlar, Kabe'ye dönmeleri sebebiyle halka halka saflar oluştururlar ve farklı farklı zamanlarda namaz kılındığı için adeta dünya çapında bir tavaf yapılmış olur, hiç böyle düşündünüz mü? Ezanla birlikte dünya çapında Rabbimizin huzuruna çıkıyoruz.. ama ne yazık ki, namaz kılan çok, hakikisi yok! İnsanlar hacı desinler diye Kâbe'ye gidiyorlar. Bu da ayrı bi trajedi haline geldi. Hacca gideyim de günahlarım bağışlansın derler lakin döndüklerinde aynı günahlara devam ederler... Rabbim huşu içinde namaz kılmayı nasip etsin bizlere inşallah, emin olun ki mümin müslümanın ucu tastamam kılınan namaza gidiyor dostlar. Son olarak okuyup not aldığım Ahmed b. Hanbel'in sözünü paylaşmak istiyorum: " Kişinin İslam'dan nasibi, namazdan nasibi kadardır. Kişi namaza ne kadar istekli ise İslam'a da o kadar isteklidir. O halde ey Allah'ın kulu, kendini tanı ve İslamsız olarak Allah'a kavuşmaktan sakın. Çünkü sen namaza kalbinde ne kadar yer veriyorsan, senin İslam'ın da o kadardır. " Selam ve dua ile🌹... (Yazan: Memento Mori🌿)
··
144 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.