"Bir bakıma, korku, Tanrı'nın kızıdır, hayırlı cuma gecesi kurtarılan. Gü-
zel değildir; aşağılanır, lanetlenir ve herkes onu reddeder. Ama yanlış an-
laşılmasın, [korku] tüm fanilerin ızdırabına dadılık eder, insanlık için
aracıdır. Zira, bir kural vardır, bir de istisna. Kültür kuraldır ve sanat istis-
nadır. Herkes kuralı konuşur: Sigara, bilgisayar, tişört, tv, turizm, savaş.
Kimse istisnayı konuşmaz. O konuşulmaz, yazılır: Flaubert, Dostoyevski.
Bestelenir: Gershwin, Mozart. Resmedilir: Cézanne, Vermeer. Filme çe-
kilir: Antonioni, Vigo. Ya da yaşanır ve yaşama sanatı hâline gelir: Srebre-
nica, Mostar, Saraybosna. Kural, istisnanın ölümünü istemektir. Böylece
kültürel Avrupa'nın kuralı, hâlâ serpilen yaşama sanatının ölümünü örgütlemektir" (Godard 1993).