Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Hem 1660'ların başında başlamış Spinoza'nın başyapıtı Etika'da, hem de daha eski bir çalışma olan ve Etika'daki fikirlerin olgunlaşmamış ya da henüz çekirdek halinde boy gösterdiği ''Tanrı, İnsan ve İnsanın Mutluluğu Üzerine Kısa İnceleme'' eserinde Spinoza insan ruhunun ölümsüz olduğunu temelde inkar eder. Zihnin ya da onun bir parçasının ölümsüz olduğunu ve vücudun ölümünden sonra bile Tanrı'nın içinde içinde yaşamaya devam ettiğini kabul etse bile kişisel ruhun vücut ile birlikte yok olduğuna inanır. Dolayısıyla edebi mükafat ya da ceza konusunda heveslenecek ya da korkulacak bir şey yoktur. Hatta Spinoza, ümit ve korkunun, dini liderlerin, sürülerini inançlı bir teslimiyet halinde tutmak için kullandıkları duygulardan ibaret olduğunu söyler. Tanrı'nın ödül ve ceza dağıtan serbest bir hakim olduğu sanısı, saçma bir biçimde ona insani özellikler atfetmek gibi bir uygulamaya dayanır. ''Bu kişiler, insanları kendilerine bağlamak ve onlar tarafından el üstünde tutulmak için Tanrı'nın her şeyi insanlar namına yönlendirdiğini söyleyip durur. Dolayısıyla her biri kendi mizacına göre Tanrı'ya tapmanın değişik yollarını uydurmuştur.'' Bu yüzden batıl inanç, cehalet ve önyargı, düzenli bir dinin temelinde yer alır. Spinoza'nın ısrarla savunduğu görünüşe göre Tanrı aslında sonsuzluktan yapılmıştır ve Doğa ile birdir. Diğer her şey mutlak bir gereklilik ile Tanrı'nın doğasından gelir. Spinoza ayrıca insanoğlunun herhangi bir biçimde özgür olduğuna inanmaz ve onun günahlarından kurtulup hayırlı bir hale erişmesi konusunda hiçbir şey yapamayacağını ileri sürer.
Sayfa 196 - İletişimKitabı okudu
·
99 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.