.
Öğretmenler çocuklara
dağdan gelen görkemli bir ışığı gösteriyorlar;
ve sonra, karanlık kolera perilerinin
içinde çığlık çığlığa haykırdığı
bir çirkefler alayı beliriyor.
Günnük dumanlarının yükseldiği o büyük
kubbeleri gösteriyor sofuca öğretmenler.
Yontuların altında sevda yok.
Billur gözlerin altında sevda yok.
Sevda susuzluğun yırttığı tenlerde,
sele karşı direnen küçük kulübede;
açlık yılanlarının boğuştuğu çukurlarda,
martı cesetlerini sallayan üzgün denizde,
yastığın altındaki dokunaklı zifiri karanlık öpücükte.
Ama milyonlarca yarı ölünün alkışladığı
elleri yarısaydam ihtiyar
dudakları gümüş oluncaya dek
sevda, sevda, sevda diyecek;
sevda, sevda, sevda diyecek
aşkın ürperen kumaşında:
barış, barış, barış diyecek
aşkın ürperen kumaşında;
barış, barış, barış diyecek
ürküten bıçaklar ve dinamit lokumları arasında:
sevda, sevda, sevda diyecek
dudakları gümüş oluncaya dek.
.