Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

1500 sayfalık bir günlük okuyordum bir süredir. Bazen kendi denizine dökülen ırmak gibiydi satırları yazarın. Heyecan vericiydi. Kendini, kendisi için yazan bir yazarın saf ve çoğu zaman kendini azarlayan cümlelerini okumak çok güzeldi. Özellikle zamanı kuşatamadığından, onu verimli kullanamadığından şikayet ettiği satırlar o kadar çoktu ki... Günlükte yazarın otuzlu yaşlarındaki zamanı kullanma telaşına o kadar ortak olmuştum ki bir ara kitabı yarıda bırakmak istedim. Neden başka şeyler okumuyordum ki? Uzun zamandır okumak istediğim bir kitaptı Zamanın Kıymeti. Şimdi maliki olduğum bu kitabı rahat rahat okuyorum. Zaman! Okumanın en büyük araçlarından biriymiş meğer. Okurken zaman kaybetmek endişesini daha önce de yaşamştım. Okumayı zamana yaymak, zamanı okumak fiiliyle genişletmek ile aynı şey mi diye sorguluyorum şimdi. Okumak bir istirahat vakti oluyor bana, vücudum gereksiz streslerle kasılırken. Hele biraz güneş ışığı ve nereden geldiğini merak dahi etmediğim hafif gölgeler kitabın sayfalarına düşünce birçok şeyi unutası geliyor insanın. Eski alimlerin bir önlem olarak yanlarında çeşitli kitaplar bulundurduklarını öğrenince içim biraz olsun rahatladı. Çünkü bazen utanarak ifade edeyim; bir kitaptan usandığımı hissedersem diye yanımda yedek kitap taşıma alışkanlığı edindiğimi hatırladım. Yanıma hangi kitapları alsam diye kararsızlığa düştüğümde ise kitaplardan vazgeçip okuma notlarını tuttuğum defterlere vefa gösterdiğim günler geçti gözümün önünden. Küçük defterlere başkalarının satırlarını geçiriyordum ben, oysa eki alimler günlük onlarca sayfa telif kaleme alıyorlarmış... Yazacak çok şey var aslında daha. Ama vakit mi kaybediyorum acaba diye geçti içimden. Evet şimdilik bu kadar vakit ayırmak yeter sanırım...
·
143 görüntüleme
Şeb_i yelda okurunun profil resmi
Bergson'un zaman ve süre kavramlarına bakışını okumuştum abi.  Bergson "süre" yaşadığımız anlardan oluşan yani içimizdeki zamandır derken "zaman" kavramını ise ölçülebilen, hesaplanabilen daha nesnel bir kavram olarak ele alıyor. Günlük... zamanı somutlaştırabilmenin ve dokunulabilir hale getirmenin en güzel örneği bence. Bergson'un zaman ve süre ayrımından hareketle günlüğün tamamına 'zaman' yazılanlara ise anların birleşimi olan 'süre' diyebiliriz sanki. Özet mahiyetinde tekrar 'Zamanın Kıymeti' kitabını karıştırdım vesilenle. Hamdi Yazır'ın "Bizler her zamanı, 'bir an' olarak yaşarız ve o an bütün zamanları ve zamanlarımızı kuşatır." cümlesi gözüme takıldı. Bir de Tanpınar'ın "Ne içindeyim zamanın, Ne de büsbütün dışında"sı var. Nasıl güzel tamamlıyorlar birbirlerini değil mi abi... Böylece zaman birbirini tamamlayan değerlerin kesiştiği noktada daha bir kıymet kazanıyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.