Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

MEZHEB VE TARİKAT BİDAT DEĞİLDİR. ÇOK HADİS BİLMEK, İCTİHAD ETMEYİ GEREKTİRMEZ FATİH KUT: Mezheb konusunda bazı insanlar, bidattir, olmasa da olur hatta daha da tehlikeli şeyler söylüyorlar. Hatta mezhebe ne gerek var ki.Kurân ve Sünnete uyduktan sonra zaten sen yolunu çizmişsin deniliyor. Bu noktada neler söylersiniz? PROF. DR. ORHAN ÇEKER: Önce konumuzla kisaca ilgisini hatırlatalım. Konu tasavvufken niye mezhebe geldi şunun için ; çünkü Cibril hadisinde her üçü beraber söylendi. İtikadi mezhebler yani inanca dair mezhebler, ameli mezhebler bir de ruh terbiyesi ile ilgili mezhebler yani tarikat. Her üçü de yol anlamına gelir. Bu hususta tarikatla ilgili söyledikleri ileri geri lafları mezheble ilgili olarak da söylüyorlar. Dolayısıyla birine verilecek cevap aynı zaman da diğeri için de cevap olacaktır. Diyorlar ki ; mezheb Peygamberimiz Aleyhis-Salâtu ves-Selâm ve onun oluşturduğu toplum, sahabi toplumunda yoktu. Mezhebler bilmem ne kadar zaman sonra ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla mezheb bidattır. Yani sonradan türedi şeylerdir. Ve daha ne safsata sözler, iddialar. Bu gibi sözler tabii ki kulağa ve nefse hoş ve yaldızlı geliyor. Ama bu havada söylenmiş olan sözleri, iddiaları yere indirecek, topluma uyarlayacak olursak, acaba doğru tarafı var mıdır ? Yoksa hiç doğru tarafı kalmayan şeyler mıdır ? Öncelikle bu sorunun cevabını net olarak ortaya koyabilmek için sahabe toplumuna bakmamız gerekiyor. Şimdi bu iddiaya göre yani mezhep bidattır, sonradan türemiş şeydir, iddiasina göre ne kadar sahabe varsa hepsinin müctehid olması, hiç birinin diğerini taklid etmemesi gerekir. Yani bu iddia şu demektir: Bütün sahabe kendileri doğrudan Kitap ve Sünnetten hüküm çıkarıyorlardı ve öylece uyguluyorlardı. Yani sahabenin tümü müctehid idi, aralarında hiç mukallid yoktu. Peki bu iddiayı sahabe toplumuna uygulayalım bakalım sonuç böyle mi çıkacak. Şöyle bir soru sorarak konuya girelim Sahabe alimleri yani kendilerine fetva sorulan, ictihadda bulunan sahabe alimleri acaba kaç kişi idi ? Konuya buradan girelim.Fakih yani fıkıhta üstad olan sahabiler dendiği zaman ilk önce akla 7 (yedi) kisi gelir. Bu yedi kişi Hz.Ömer, Hz. Ali üç tane de Abdullahımız var Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Abbas ve Abdullah b. Mesud. Bir de genç bir sahabi vardı, Zeyd b. Sabit. Annelerimizden de Hz. Aişe vardı. Yani fikhi konularda ictihad eden sahabiler, fakih sahabiler dediğimiz zaman bu yedisi akla gelir. Bir de bunlar kadar olmasa da orta seviyede ictihad edenler var. Onlar da yirmi - otuz civarındadır. Bunlardan başka ömründe sadece tek ictihadda bulunmuş olanlar ya da iki ictihadı bize gelmiş olan sahabiler de var. Bunların hepsini topladığımız zaman 162 kişi ediyor. Bu 162 kişinin yirmi tanesi kadındır. Geri kalan 142si erkeklerden oluşur. Şimdi ikinci soruyu soralım. Sahabe toplumunun nüfusu acaba kaç bin idi. Nüfusu ne kadardı ? Yuvarlak bir rakam söyleyelim 162 bin olduğunu düşünelim ki sadece Veda haccına ve hutbesine katılanların120 bin olduğu soyleniyor. Bir de hacca gidemeyenler var. 150 ile 200 bin arasında olduğunu tahmin ediyoruz biz. 162 bin olarak alalım. 162 tane müctehid sahabe olduğuna göre- o da tek ictihadı olanı bile sayarsak- o zaman sahabe içerisinde müctehid oranı binde bir idi, diyebiliriz. Yani bin sahabiden bir tanesi ancak müctehid idi. Geri kalan dokuz yüz doksan dokuzu mukallid idi ki onlar bu müctehid sahabilerden birine meselesini soruyor ve amel ediyordu. Dikkat edin biz tek ictihadı olanı bile saydık. belki müctehid sahabe sayısı 30 veya 40 civarında kalır. Öyle görüldükleri yerde acaba burada dinimizin hükmü nedir diye kendisine soru sorulan otuz, bilemediniz kirk civarında sahabi ancak vardır. Ama biz onların hesabına gelir belki diye hesabı geniş tuttuk, yüz altmış iki dedik. Yüz altmış iki bin nüfuslu sahabe toplumunda yüz altmış iki tane müctehid var. Yani müctehid sahabilerin, mukallid sahabilere oranı binde bir olmuş oluyor. Dikkat ediniz, bu sahabilerin tümü Arapçayı biliyor. Kurân-ı Kerim inerken vahye, şahid olmuş. Resûlullah Aleyhis-Salâtu ves-Selâmin hayatını görmüş. Onunla beraber oturmuş, konuşmuş, Onu, onlar bizzat gözleri ile görmüş. Bu ümmetin en faziletlileridir. Buna rağmen sahabe toplumunda müctehid oranı binde bir olmuştur. Hatta biz hesabı biraz daha gerçeğe uygun şekliyle söylesek belki de bu oran beş binde ya da on binde bir olur. Sahabe toplumunda bir müctehide karşılık 999 mukallid bulunduğuna göre mezheb bidat olamaz. 999 kişi gidip o kişilerden brine meselesini soruyor ve daha da inceleme ve araştırma yapmadan onunla amel ediyordu. Biz ne yapıyoruz? Mesela imam Azama soruyoruz. Ya da imam Şafiiye soruyoruz. Bizim yaptığımızın sahabenin yaptığından ne farkı var ki bizimki bidat oluyor. Demek ki mezhebe bidat diyen kişi en azından kitapları, sahabe hayatını gözden geçirir de söyleyeceği sözü biraz mantıklı söylemeli. İşte görüyorsunuz mezheb bidattır iddiasının sahabe toplumuna oturan hiçbir tarafi yok. Sahabe müctehidlerinden mesala Abdullah b. Mesud hac dan dönerken çölde oturanlardan birisi ona bir soru sormuştur, nikahla ilgili. O da filan kişiyle nikâhlanman caizdir, cevabını vermiş. Kendi ictihadi ile tabii ki Medineye geldikten sonra biraz araştırmış, meğer söylediği fetva yanlışmış. Bunun üzerine geri o çöle dönmüş. Bilmem kaç gün yol gitmiş. O adamı bulmuş ve "ben o konuda yanlış cevap vermişim, senin bu kadından ayrılman gerekir" demiş ve onları ayırarak tekrar Medineye dönmüştür. Şimdi o çölde soru soran kişiye, Abdullah b. Mesud, "Kurân-ı Kerim var, Peygamberimizin Sünneti var, ona bak, kendin ictihad et ve kendi ictihadınla amel et",dememiştir. Sahabenin cevaplarında böyle bir ifadeye rastlamazsınız. Bu iddia sahiplerinin söylediği sözü sahabe, soru sorana demiyordu. Yani sahabenin büyük çoğunluğu az sayıdaki sahabe alimini taklid ediyordu. Simdi güya bizimkiler "elimde Kurân var, bir de Sünnet var, yeter" diyorlar. Abdullah b. Mesud öyle demedi ama. Yani bunlanın dediğini sahabe dememiştir. Sahabenin yaşantısı bunların dediği gibi değildi. Peki bunların dediği ne olabilir? Acaba kim destekliyor bunları ? Mezheb imamlarına küfrediyorlar, onları zındıklıkla suçluyorlar, bidatçı şu bu vs. Bu fikirlere kim sevk ediyor bunlar ? Olsa olsa şeytanlar sevk ediyordur. Başka da ihtimal yok görünüyor. Biraz ayaklarını yere bassalar ve sahabe toplumundaki olayı bizzat gözleriyle inceleseler böyle konuşmayacaklardır. Demek ki "Mezheb bidattır" cümlesi tamamen palavradır. Mezhebin bidatle hiç ilgisi yoktur. Sahabe toplumunda bile çok az kişi müctehiddi. Sahabenin geri kalanı mukallid idi. Bir de şunu söylüyorlar. "Ben çok hadis okurum. Ciltler dolusu hadis kitaplarım var. Peygamberimiz ne dediyse öyle amel ederim. Mezheb vs. hikâye "diyorlar. Halbuki bu ifadelerin, sahabe nazarında hiçbir değeri yoktur ve tümden palavra ifadelerdir. Çok hadis bilmek, ictíhad edebilmek anlamina geliyormuş gibi anlıyorlar ki bu da çok yanlış bir düşünce. FATİH KUT: Yani çok hadis bilmek o kişi için ictihad edebilme kudreti anlamına gelmez diyorsunuz ? PROF. DR. ORHAN ÇEKER: Evet öyle tabii. Bu iddialarını da sahabe toplumuna uyarlayalim bakalim ne çıkacak. Az önce fikihçi yani ictihad eden sahabiler 162 kişidir dedik. Peki hadisçi sahabiler ne kadardı ? Yani Peygamberimizden bize hadis nakleden sahabiler kaç kişiydi ? Sadece Baki b. Mahled, el-Müsnedul-Kebir (el-Musannef inde 1300 (bin üç yüz) den fazla sahabe ravisinin adinı söyler. Hadís nakleden bin ücyüz kişi rakami nerdeee, 162 kişi nerdeee. Bu sayılanı yuvarlak olarak birbirine oranlayacak olursak aşağı yukarı sahabe toplumunda on tane hadisçi varsa buna karşılık bir tane fıkıhçı vardır. Bu ne demek? Bu fıkıhçı sahabe toplumunda hadiscilere gore % 10 oranındadır demektir. 1 fikıhçıya karşılık 10 hadisci düşüyor. Öyleyse çok hadís bilen çok ictihad eder, diye bir kaide yok. Bizimkiler de böylece, çok hadis biliyorum, kendim ictihad ederim, deme hakkına sahip olmazlar. Aksi iddia sahabe toplumundaki olguya ters düşer. FATIH KUT: Buradan o çıkıyor matematiksel olarak. PROF. DR. ORHAN ÇEKER: Evet o çıkıyor. Bunu 3 örnekle daha destekleyeyim. Hadiste bir numara sahabi kimdir, diye sorsak.. Cevabı belli, her yerde yazar, herkes de bilir. Bu isim, Ebu Hureyredir. Ebu Hureyre bize Resûlullah Aleyhis-Salâtu ves-Selâmdan 5374 hadis nakletmiştir. Hemen hemen Kurân kadar bize hadis nakletmiştir. Peki, en çok hadis nakleden bu sahabinin, fikıhta başka bir deyişle ictihadda bir numara olması gerekmez mi? Öyle ya hadiste 1 numara olan kişi, fıkıhta da 1 numara olmalı değil miydi o iddiaya göre! FATİH KUT: Yani bu kadar hadis bildiğine göre öyle olması gerekir. PROF. DR. ORHAN ÇEKER: Ama öyle olmamiş, Ebu Hüreyre çok hadis biliyorum, öyleyse çok ictihad ederim dememiştir. Fıkıhtaki 1 numaralar arasinda yok Ebu Hureyre. Bir örnek daha vereyim Mesela Hz. Ömerin, hadiste adı geçmez. Kendisinden rivayet edilen hadis 130-140 civarındadır. Ama fikıhta bir numaradır. Demek ki hadis bilmek başka, ictihad etmek başka bir şeydir. İkisi birbiriyle doğru orantı teşkil etmez. FATiH KUT: Demek ki çok hadis bilmekle bu iş olmuyor. PROF. DR. ORHAN ÇEKER: Örneklerle net olarak ortaya çıkıyor ki durum bu. Dolayısıyla birisi "Ben çok hadisi şerif okuyorum, öyle ise hiç bir fikıhçıya ihtiyaç duymadan ictihad edip amel edebilirim", diyemez, demesi yanlıştır. Bu yanlış iddianın sahabe toplumunda yeri yoktur gördüğunüz gibi. En canlı bir örnek daha vereceğim. Reslullah Aleyhis Salâtü ves Selâm Veda konuşmasını, hutbesini irad ederken son cümleyi şöyle bitiriyor: "Burada olanlar, burada olmayanlara bunu bildirsin”. Dolayısı ile veda, haccına gelmeyen sahabiler de var demiştik ya, geridekileri de hesap edersek 150 200 bin arasi sahabi nüfusu tahmin ediyoruz. Yani benim bu sözlerimi aynen hatırda tutun, kendiniz yorumsuz olarak nakledin. Devamında buyuruyor ki "Olabilir ki uzakta olan burada dinleyenden daha iyi anlamış olabilir". Demek ki hadisi duyan, hatta nakleden kişi naklettiği kişiden daha iyi anlamamış olabilir. FATİH KUT: Evet, buradan bu sonuç da çıkıyor. PROF. DR. ORHAN ÇEKER: Buradan bu da çıkıyor. Netice şu Sahabe toplumunda hemen hemen on hadisçi sahabeye karşılık bir fikıhçı sahabe vardı. Fıkıhçı sahabe en geniş şekliyle söyleyecek olursak hadisçi sahabeye göre onda bir oranında idi. 999 u mukallid idi. 1000de 999u ise taklid ediyordu. Dolayısı ile o 999 un taklid ettiği bir mezhebi vardı. Mesela Abdullah b. Mesuda güveniyor, sahabeden gidip ona soruyordur. Ya da Hz. Aliye güveniyordur, gidip ona soruyordur. Ya da Hz. Aişeye kadınlar ve daha çok yakın akrabaları gidip ona soruyorlardı. Ya da diyelimki Zeyd b. Sabit. Gidip ona soruyorlardı. Genelde Irak merkezli mezheplerin -Hanefilik gibi- kaynağında sahabeden Abdullah b. Mesûd, Hz. Ali ve Hz. Ömer vardır. Ama Medine kaynaklı mezheplerde -Malikilik, Şafilik gibi- bunlann dip notlarında, kaynaklarında Zeyd b. Sabit vardır, Abdullah b. Abbas vardır, Abdullah b. Ömer vardır. Yani o civarda yaşayan sahabiler vardır. Herkes kendi yakınındaki sahabiye gidip meselesini soruyordu. Ya da sahabi gidip yine bir başka sahabiye soruyordu. Dolayisıyla çok hadis bilmek çok ictihad etmeyi gerektirmiyor. Zamanımızda kimi heyecanlı insanlar, özellikle gençler olur. Ben binlerce hadis okudum, öyleyse kendim amel ederim diyor. Bu sözler heyecandan öte bir şey ifade etmez. Vakıa bu iddiayı tekzib etmektedir. Kısacası mezheb bidat değil, sahabe toplumunda da bu olay var idi. Mukallid ve müctehid de, ictihad ve taklid de var idi.Sahabe toplumunu bizzat esas alırsak her hadîs bilen kişi, ictihad ediyor değildi. İctihad ayrı bir şeydir. Yani mezheb bidat olmadığı gibi, sünnete uygun yaşantı biçimi demek olan tasavvufi yaşantı, veya zühd hayatı da sahabe toplumunda var idi. Ama nasıl ki aslı sahabe toplumunda var olduğu halde Hanefi ismi sonradan çıktı ise, tarikat da yaşantı olarak var idi, sadece ismi sonradan çıktı. Varlık olarak mevcuttu, bidat / türedi değildi. İsmi sonradan çıkmış olabilir. Hiç önemli değildir. Mesela Kuràn-ı Kerim okuma ilmi demek olan tecvid ismi olmadığı gibi tecvid ismi ile bir ilim de yoktu ama Kurân-ı Kerimi güzel okuyup öğretme vs var idi. Tecvid diye bir isim sonradan konulmuştur.
·
163 görüntüleme
Melih Çağrı okurunun profil resmi
MEZHEB VE TARİKAT BİDAT DEĞİLDİR. ÇOK HADİS BİLMEK, İCTİHAD ETMEYİ GEREKTİRMEZ
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.