Gönderi

Meşin Kaplı Kitap
Yaldızlı meşin kabı Parçalanmış kitabı, Ay altında dün gece Deli bir derviş gibi, Mumu sönmüş, rahlesi yere devrilmiş gibi, Okudum saatlerce ... Yaldızlı meşin kabın Parçalanmış koynunda uyuklıyan kitabın, Çevirdikçe küf kokan her sarı yaprağını Sandım ki eşiyorum bir mezar toprağını. İnce el yazıları canlandı birer birer Masallarda çizilen yüzleri gösterdiler : lblis bir yılan oldu, Âdem Havva'ya kandı, Kardeşini öldüren lânetli ruhu gördüm. Koca tahta bir gemi ummanlarda çalkandı, Ufuklardan güvercin bekleyen Nuh'u gördüm. İsmail'in topuğu kumdan çıkardı zemzem. Turu Sina'da Musa kaldırdı kollarını, Asasını vurunca yarıldı Bahri Kulzem Buldu Beni İsrail Kudüs'ün yollannı. Zekeriya zikrini Bir sonsuz aha verdi, Dogdu lsa, bikrini Meryem Allaha verdi, Kureyşi Muhammed'e kucak açtı Medine. Bir ateş mezar oldu Kerbela Hüseyin'e ... Sayıfalar döndükçe bunlar hep birer birer Doğrulup devrildiler. Ay hattı güneş doğdu, Kalbimde ateş doğdu. Yaldızlı meşin kabı Parçalanmış kitabı Varsın gömülsün diye bir ebedî uykuya Attım kör bir kuyuya ... • Yazık, yazık bize ki asırlarca aldandık!. .. Karanlıkta çizilen izleri görmek için, Görüp yüz sürmek için, Yazık, yazık bize ki bir çırağ gibi yandık.. Ne gökten necat geldi, ne bir parça merhamet. Çalışan esirlere İsa, Musa, Muhammet, Sade bir satır dua, bir tütsü, buhur verdi Masal cennetlerinin yollarını gösterdi. Ne beş vaktin ezanı, ne Anjelüs çanları Zincirden kurtarmadı yoksul çalışanları. Yine biz köleleriz, efendilerimiz var, Yine her mel'un taşı yosunlanmış bir duvar, Esir - efendi diye koymuş da adlarını, İki bahta ayırmış arzın evlatlarını. Efendi işletiyor, esir işliyor yine. Yine efendilerin gümüşlü sofrasından, Kar gibi ekmeğinden, şarap dolu tasından Kırıntı, artık bile düşmüyor işliyene. Yine biz esir geçen her günün akşamında Eve sade bir lokma ekmek getiriyoruz. Gece yağmur inlerken evimizin damında, lsınabilmek için güneşi bekler gibi Birbirine sokulan hasta köpekler gibi Yırtık yorganımızın altında titriyoruz. Çiftimiz, balyozumuz, sonsuz çalışmamızla, Asırlardır bagrında inliyen kazmamızla Heyecana geldi de kara toprağın kalbi, Kendini teslim eden taze bir kadın gibi Çiçeklerle donandı dünya isimli ağaç. Biz bu ağacımızın dibinde ölürken aç, Efendiler gösterip sırıtan dişlerini Birer birer topluyor bütün yemişlerini .. Efendiler, ağalar, evliyalar, keşişler Ebedî karanlığın boğulsun kollarında. Artık temiz ruhların aydınlık yollarında Sade bir din, bir kanun, bir hak : İşliyen - dişler...
Nazım Hikmet Ran
Nazım Hikmet Ran
Nâzım Hikmet Bütün Eserleri, YKY Yapı Kredi Yayınları, 835 Satır, 1921Kitabı okudu
·
107 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.