Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

724 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
39 günde okudu
Tam 8 aydır Tutunamayanlar'ın yorumunu yazmayı erteliyorum çünkü benim için o kadar etkileyici bir kitap ki hakkını verememekten korkuyorum. Ben normalde kitabı okuyan, yorumunu yapan sonra da rafa kaldıran bir insanım, rafa kaldırdığım an kitap benim için bitmiş demektir ama Tutunamayanlar'daki Turgut, Selim ve Olric aylardır kafamın içinde dönüp duruyor. Şimdilik kitabın benim için ne anlam ifade ettiğini bırakıp konusuna gelelim. Turgut'un en yakın arkadaşı Selim intihar eder. Turgut bu duruma inanamaz çünkü Selim intihar edecek biri değildir. Sonra "evinde bir yerde notlar var mı, Selim'in başka arkadaşları ne biliyor?" diye bir sorgulamaya girişir. Selim'in tek tek arkadaşlarının yanına gider ve onlardan Selim'i dinler ama dinledikçe hayreti büyür çünkü kendi tanıdığı Selim'le anlatılan Selim bir değildir. Kitap boyu Selim'in arkadaşlarını ziyaret edip onların söylediklerini not ederken bir yandan da Selim'in notlarından bir şeyler çıkarmaya çalışır. "Kitapta Turgut'tan çok Selim'i okuyoruz, Turgut sadece aktarıcı" gibi bir şey söyleyemeyiz (genelde böyle olur) çünkü biz Selim'in peşinde koşarken bir yandan da Turgut'un düşüncelerini ve hayali uşağı Olric'i okuruz. Olric'in sadece hayali biri olarak bilinmesi bile o kadar yanlış ki aslında... çünkü Olric aslında Osmanlı Padişahı Abdülhamd'e atfedilen olağanüstü bir hikayenin Turgut'ta yansıması. Kitapta anlatılan her olay bir tarihle birleştirilmiş aslında ama sonradan ortaya çıkıyor ki öyle bir tarih aslında yok. Tarihte öyle bir olay yok ama Oğuz Atay o kadar güzel anlatmış ve harmanlamış ki olsa olurmuş o şekil bir durum. Kitabı okurken Oğuz Atay'ın bilgisine, kurgusuna, düşüncelerine ayrı, kullandığı teknikleri ve başkaldırılarına ayrı hayran kaldım. Belki Oğuz Atay'a bu kadar hayran kaldığım için Tutunamayanlar'ı çok sevmiş olabilirim. Belki de kitabın içinde kendimden yüzlerce şey bulduğum için sevmişimdir. Bunu ben de bilmiyorum. Şu bilgiyi de vermek istiyorum ki Tutunamayanlar, Türkiye'de en çok yarım bırakılan kitap olma özelliğini taşıyor. Bunun nedeni de bilinç akışıyla yazılmış olmasına bağlıyorum ben. Bilinç akışı tekniğini biraz açmak gerekirse birbirinden bağımsız ama bağlı şeyleri art arda kullanma diyebiliriz. Örneğin havadan bahsediyorum, oradan buluta geçiyorum, bulutu birine benzetip o birinden bahsediyorum, sonra onun üzerinden sevdiğim şeyleri anlatıyorum falan. "Sen bütün oyunların yarısında çıktın aslında. Necati'nin oyunu dört yüz elli kere oynandı ve Necati de bir kat aldı kazandığı parayla. Senin işin neydi onların arasında? Ne yapıyordun? Hiçbir işim yoktu. Bu nedenle sevmezlerdi seni işte. Bu nedenle aldırmadılar sana. Senin ne işin vardı orada? Herkesin işine karıştın, işin olmadığı halde. Ölmek bile, kendilerine böyle bir görev verilenlerin işidir. Kendine oyunlar buldun: başkalarının katılıp katılmadığına aldırmadığın oyunlar. Herkesi yargıladın bu oyunlarda. Bu arada beni de yargıladın, bana da haksızlık ettin. Ben de bir oyun yazsam, sonunda haklı çıkmak için kendini öldürdüğünü söylesem... Bu oyunu sevmedim Turgut." Gördüğünüz gibi ilk okuduğunuzda "bu ne diyor ya?" gibi bir afallama oluyor. Kitabın hepsinin böyle gittiğini düşünürsek bu da kitabı oldukça zor yapıyor. Bu yüzden kitabı ara vere vere, dolu kafayla değil sakin bir kafayla ve araya başka bir şey koymadan okumanız benim en büyük tavsiyemdir.
Tutunamayanlar
TutunamayanlarOğuz Atay · İletişim Yayınları · 202061,6bin okunma
·
42 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.