"...Yürüyenin karşılaştığı koşulları daha önce benzer bir şey yaşamamış birine kabaca tarif erseniz, hepsi tuhaf, anormal ve hatta gönüllü bir esaret gibi gelir ona. Çünkü şehirli insan, alış veriş zincirinden kopmak, enformasyonu, imajları ve ürünleri yeniden dağıtan ağın parçası olmamak ve tüm bunların onlara biçtiğiniz gerçeklik ve önem kadar gerçek veya önemli olduklarını fark etmek gibi, yürüyenin özgürlük kabul ettiği şeyleri yoksunluk olarak değerlendirmeye meyillidir. Zincirlerinden boşanan dünyanız yıkımdan kunulmakla kalmaz, bütün zincirlerin nasıl ağır, boğucu ve aşırı kısıtlayıcı oldukları da çıkar ortaya.
Özgürlük bir lokma ekmek, bir yudum su, uçsuz bucaksız kırlardır o halde."