Gönderi

Puslu bir Aralık günüydü. Nakşibendi tarikatı şeylerinden Derviş Mehmet, kendisi gibi sarıklı cübbeli müritleriyle Manisa'dan Menemen'e geldi. Çarşıdaki Gazez Camisi'ne daldı, sabah namazı kılan ahaliyi kışkırtmaya başladı. "Din elden gidiyor, imanımızı kurtarmaya geldik, ne duruyorsunuz" diye bağırıyordu. Minareye çıktı, havaya ateş açarak halkı galeyana getirdi. Cahil cühelayı peşine taktı. Yeşil bayrakla hükümet konağına yürüyüşe geçti. Kubilay geldi, karşılarına dikildi. "Devlete isyan mı ediyorsunuz, dağılın" dedi. Tabancayla ateş ederek cevap verdiler. Sağ koltuk altından vuruldu. Üç beş adım atabildi. Henüz can vermemişti... 25 santimlik testere ağızlı bağ bıçağıyla kafasını gövdesinden ayırdılar, saçlarından tutarak taşa vurdular. Yetmedi sırığın ucuna saplayıp sokak sokak dolaştırdılar. Kubilay'ın kafasını taktıkları sırığı, ilçe meydanındaki telgraf direğine bağladılar. "Cumhuriyet bitmiştir, işte kafirlerin sonu" diye bağırıyorlardı. Derviş Mehmet ağzından köpükler saçarak "kan içmek haramdır, fakat bunların kanını içmek helaldir" diye haykırıyordu. Kubilay'dan süzülen kanı avuçlayıp avuçlayıp ağızlarına yüzlerine sürüyorlardı. Kahraman bekçilerimiz Hasan ve Şevki müdahale etti. Onları da oracıkta şehit ettiler.
·
27 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.