Gönderi

Bütün hikâyeler güzel başlıyor, sonra bir yerlerde bir şey kınlıyor, bir tel kopuyor... Gözünün içine bakan anne babanla arana bir soğukluk girebiliyor mesela. Ne hayallerle başladığın anneliğe, bezgin, depresif, yorgun devam edebiliyorsun. Evladınla arana görünmez bir sinir bulutu giriyor. Aşık olarak evlendiğin eşinle aranda bir uçurum büyüyor bazen. Bazen, “hayalimdeki İŞ” dediğin işe giderken ayakların geri geri gidiyor. Kazanmak için çırpındığın bölümü bitirmek gelmiyor içinden.. Her eşyasını itinayla, özenle aldığın sıcacık yuvana girmek istemiyorsun, evinden kaçıyorsun. Büyük bir kuyu bu... Umutsuzluk, tükenmişlik, bitmişlik kuyusu... Seni içine çekiyor. Çokuz, hepimizin ayrı yaraları var. O kuyunun içine hepimiz başka bir nedenle düşüyoruz, kimimiz dipte bekliyor, kimimiz düşmemek için zor tutunuyor, kimimiz o kuyuya karşıdan bakıyor. Oysa hayattayız. Hiçbir şey için geç değil. Tutunacağız, zararın bir yerinden dönüp kârımızı hesaplayacağız. Birbirimize destek olarak, düşen birinin elinden tutarak yukarı çekeceğiz. Hem kendimizi hem de başka hikâyelerin kahramanlarını... Yeniden başlayacağız. .. Dünyanın bütün olumsuzluklarına rağmen, güneş her sabah yeniden doğuyorsa, her sabah yeni bir güne açıyorsak gözlerimizi, bunun bize sunulan en büyük şans olduğuna inanıp “yeniden” diyeceğiz... Bir kez daha... Yeniden...
·
100 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.