Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

483 H.K. 5 Haziran 1934 Nihayet yatışmaya başladım.* Bütün izler, süprüntüler sanki hiç var olmamışçasına ruhumdan silindi. Sonunda yalnız ve huzurluyum işte. Şu yaşadığım gibi bir anda dine dönebilirdim. Ne var ki beni yücelere çeken hiçbir şey yok, her ne kadar aşağıya çeken de yoksa da. Adeta var olmaktan vazgeçmişim, gene de var olduğumun bilincindeymişim gibi özgür hissediyorum kendimi. Yatışıyorum, evet, yatışıyorum. Gereksiz bir şey kadar yumuşak, derin bir dinginlik, varlığımın kuytularına iniyor. Okunmuş sayfalar, yerine getirilmiş görevler, hayatın olayları ve tesadüfleri – hepsi silik bir alacakaranlığa dönüşmüş, bilmediğim huzurlu bir şeyi kuşatan, zor görülen bir haleye. Zaman zaman ruhumu unuttuğum teşebbüsler; bazen eylemi unutturan düşünceler, heyecandan yoksun bir şefkate, kaba, boş bir merhamete dönüşüyor. Bunun sebebi şu tatlı, ağır, yumuşak ve bulutlu gün değil. Daha yeni şekillenen şu meltem de değil – neredeyse bir hiç o, titreyişleri şimdiden duyumsanan havanın biraz fazlası. Yer yer hafifçe maviyle lekelenmiş, göğün isimsiz rengi de değil. Hayır. Hayır, çünkü hissetmiyorum. Görmeye niyetli değilken görüyorum, çaresizce görüyorum. Var olmayan bir gösteriyi izliyorum dikkatle. Ruh değil, huzur duyuyorum. Kıpırdadıklarında bile berraklıklarını, kıpırtısızlıklarını yitirmeyen dış şeyler, Şeytan aklını çelmeye geldiğinde Mesih’in dünyayı en tepeden gördüğü gibi görünüyor bana. Varlıklar hiçtir, Mesih’in niye kanmadığını anlıyorum. Varlıklar hiçtir, benim anlayamadığım, onca bilimle yaşlanmış Şeytan’ın bu kadarcık şeyle akıl çelebileceğini sanmış olması. Ak usulca ey hissedilmeyen hayat, unutkan ağaçların altından süzülen, sessizlik akıtan nehir! Ak okşarcasına kimselerin bilmediği ruh, eğilmiş uzun dallar ardındaki görünmez mırıltı! Ak gereksizce, ak mantıksızca hiçbir şeyin bilincinde olmayan bilinç, uzakta, yaprakların kucağında parlayan belirsiz ışık, nereden gelip nereye gittiği bilinmeyen bilinç! Ak ve beni de bırak ki unutayım! Yaşamaya cüret etmemiş insanın hafif soluğu, hissetmeyi bilmeyenin kaba yutkunmaları, düşünmekten kaçınmış olanın yararsız mırıltısı – usulca geç git, silinerek geç, mecbur olduğun kasırgalara kapıl, zorla önüne serdikleri yokuştan çık, ister gölgeye yürü ister dünyanın kardeşi ışığa, ister şana ister Kaos’un ve Gece’nin kardeşi yıkıma – ama kendindeki derin karanlıklarda hatırla ki senden sonra geldi Tanrılar ve Tanrılar da zamanı gelince göçer. *Pessoa bu metni ölümünden bir yıl önce yazmıştı. sayfa 560-561-562
Huzursuzluğun Kitabı
Huzursuzluğun Kitabı
463 [Bu “bağlayıcı” metin, kitabın sonuna alınmıştır –483 numaralı metin–.] (Fr. çevirmenin notu) (sayfa544)
·
22 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.