Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

192 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
“Böyleleri kurtarılmayı hak eder mi?”
Hani kimi olaylar vardır; o kadar acıdır ki yaşananlar, tahmin edebileceklerinizin, hatta kabuslarınızın bile ötesindedir. Böyle şeyler nasıl olmuş, nasıl yaşanmış, insanlar nasıl bu kadar kötü olabilir, bunlara nasıl izin verilir, anlayamazsınız. Ve maalesef hatırladığınızda, o gözlerini kapatan toplumun bir ferdi olduğunuzu, kendi insanlığınızdan utanırsınız. 3 gündür gündemde, İstanbul’un en pahalı semtlerinden birine konuşlanmış, vakıf adı altına saklanmış bir cemaatin içindeki ensest skandalı var; kurban 6, fail 29 yaşında, ilişkiye izin veren de kız çocuğunun babası. İçten içe olduğunu bildiğimiz, duyduğumuz, hissettiğimiz, ancak bu kadar ileriye gidilebileceğini hiç düşünmediğimiz skandallardan. Ve ben Toni Morrison okuyorum… Ve insanlığın kara yüzünü gördükçe, yine -tüm samimiyetimle- kendi insanlığımdan utanıyorum. Toni Morrison zenci toplumunun, özellikle Amerika kıtasındaki acı tecrübelerini dünyada en iyi anlatan kalemlerden… Daha önce okuduğum eserlerinde beni samimiyeti ile etkilemişti, öyle ki tekrar tekrar okumuştum bir çoğunu. “En Mavi Göz” de bu gruptan. Yıllar önce, liseli bir gençken okuduğum, etkisinden uzun süre kurtulamadığım, ama daha derin okuyup hakkında bir de inceleme yazabilmek için bugünü beklediklerimden… 1940ların Ohio’sunda geçiyor roman. Avrupa kanlı paylaşım kavgasının altında inlerken, kuzey Amerika’da hayat sakin. Yasal olarak kölelik kalkalı çok olmuş. Ancak beyaz ırkın üstünlüğü ve zencilerin aşağılanması, her iki toplumun da kabullendiği, adı konulmamış bir kural gibi hala yürürlükte. Beyazlar öyle yetiştikleri, öyle inandırıldıkları, eğitimleri sayesinde güçlü hissettikleri için inanıyorlar üstünlüklerine; zenciler ise az eğitimli, çok çocuklu, amaçsız, sefil hayatlarında kafalarını kaldırıp farklı şeyler yapmadıklarından razılar aşağılanmaya… Ayrı mahallelerde, ayrı okullarda, iş hayatında yan yana ama birbirinden çok farklı yaşamlar sürüyor. 11 yaşındaki küçük Pecola’nın duası, mavi gözlerinin olması. Hem görünüş olarak, hem de ruhen çirkin bir ailenin küçük kızı o. Beyazların yanında çalışan, aksayan ayağından ve -baktığı güzeller güzeli, tertemiz sarışın bebeğe göre- çirkin ve pis bulduğu kendi çocuklarından utanan bir annesi var. Sarhoş ve işe yaramaz da bir babası. Hayvanca şartlarda, zenci toplumu tarafından kabullenilmiş gelenekler silsilesi içinde, aşağılanarak ve dövülerek eğitiliyor. Ve küçük Pecola, her birinin sefil hayatları yaşadıkları çocukluk travmalarıyla şekillenmiş bu iğrenç büyüklerin dünyasından uzaklaşmak istiyor. Hala hayal kurabilen küçük bir çocuk o; kendisi güzelleşebilse içinde yaşadığı ortamın da düzeleceğini hayal ediyor. Çok büyük bir dilek sayılmaz, tanrının gücü düşünüldüğünde: Sarışın, güzel beyaz kızlarınki gibi bir çift mavi göz istiyor sadece… Zavallı küçük Pecola. Kadın olarak doğmuş bahtsızlardan o da… Nasıl hazır olabilir ki insan böyle bir hayata? Zekası o iğrenç organını kontrol etmeye yetmeyen hayvanların arasında, kendi en yakınlarına bile güvenemezse insan, ne yapabilir? Sihirli mavi gözler dışında, imkansız olanın dışında, ne dileyebilir? Toni Morrison olayları okuyucusuna kibar kibar, alıştıra alıştıra anlatmıyor; bir anda, tokat gibi çarpıyor yüzüne. Basit kelimelerin arkasına saklanmış bir güç bu; sersemletiyor, dehşete boğuyor, sarsıyor. Güzellemelere yer yok bu dilde. Parçası olduğu zenci toplumunun yaşadığı aşağılanmaya karşı cesurca yükseltiyor sesini beyazlara karşı. Beyaz adamın yarattığı travmaların izini roman boyunca sürüyor. Öte yandan kendi toplumunun cehaleti ve gelişime direnci ile içine düştüğü korkunç sefilliği ve ahlaksızlığı da gözler önüne seriyor. Evet, beyaz adamın hataları çok. Evet, travmalar büyük. Ama… Öyle “ama”lar var ki aklımızda. Soruyorum hala: “Böyleleri anlaşılmayı hak eder mi?”
En Mavi Göz
En Mavi GözToni Morrison · Can Yayınları · 19931,984 okunma
··
519 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.