Muhacir Sancılar
16 ayrı göç hikayesi;
Her biri bir anlam, her biri bir yaşanmışlık,
Diyar diyar gezen bir yolcu,
Her birinde başka coğrafyaya ayak bassanız da,
Gidilen yollar farklı olsa da,
Varılan makamlar, çekilen acılar hep aynı..
Yazar
Şener İşleyen’i bir kitap fuarında görüp, tavsiyesi üzerine birbirinden bağımsız, dörtlü bir kitap setini almıştım. Okuması anca kısmet oldu. Düşündüren ve sorgulamalar yapabileceğimiz bir kitap..
Kitap son yılların popüler konusu, ülkemizin de kanayan yarası göçmenleri işliyor. Yazar kitabı yaşamış adeta, sizi seyirci yapıp tek tek bütün hikayelerde gezdiriyor. Tam 16 yolculuk yaptım; Filistin, Endulüs, Suriye, Gazze, Bosna, Türkiye ve daha birçok yer. O kadar güzel değerlere değiniyor ki, unutulmaya yüz tutmuş gerçekleri gün yüzüne çıkarıyor. Yazar bir tasavvuf diliyle bu eserde onların dünyasına götürür bizleri: her gün haberlerde izlediğimiz savaşın ortasında yaşamaya çalışan, feryatlarına kulak tıkadığımız çaresiz insanlar, ışıklarda beklerken su-mendil satmaya gelen çıplak ayaklı çocuklar, batan bottan kıyıya vuran kırmızı tişörtlü bebekler, bir duvarın arkasında babasına sığınarak kurşunlardan kurtulmaya çalışan çocuklar. MÜLTECİLER.
16 dokunaklı hikaye, hem çok tanıdık, hem çok yabancı. Nicelerinin yaşamak zorunda bırakıldığı bir hayat. İnsanlık dışı muameleler, insanın insana yaptığı zulmü yeryüzünde hiçbir canlı birbirine yapmıyor maalesef..
Göç etmek zordur, bir yeri terk etmek daha zordur.
Geride kalan en küçük toprak parçasının bile kıymet bilinmez değerde olduğunu düşünecek olursak, yaşanmışlıklardan ötürü, göç ne kadar kaçınılmaz olsa da direnmek en onurlu savaştır..
Öncelikle ‘Muhacir’ nedir; bugün daha çok ‘göçmen’ kelimesini kullanıyoruz. Muhacir, savaş veya ülkesinde gördüğü baskı sebebiyle ülkesinden başka bir ülkeye göç etmek zorunda kalan kişilere denir.
Ne kadar zor bir durumdur yerini yurdunu bırakıp bir umudun peşine yollara düşmek. İşte iki denklemi bir araya getiren bir öykü kitabı. ‘Muhacir Sancıları’ ne kadar birbirine bağlı iki kelimedir aslında. Farklı coğrafyalardan insanların kederlerini, hasretlerini, bitmek bilmeyen vatan özlemlerini anlatan, yürek burkan bir kitap…
Yazarın da dediği gibi:
“Coğrafya kader derler de,
Bilmezler o kederin içindeki kederi…”
ve kitapta okuduğum güzel bir tespit:
“Hiçbir yazar kendini yazmaz,
Ama yazdıkları yaşadıklarıdır…” (s.97)
