2010 referandumu sonrası konjonktürde gelişen kolektif hoşnutsuzluğun vücut bulduğu ilk dalga Gezi protestolarıyla ortaya çıkmıştı. Protestolar, siyasal iktidarın kentsel dönüşüm projelerine bir tepki olarak başladı, kitleselleştikçe, kentsel sorunların ötesinde bir kuşak bilinci gelişti ve zihinsel dönüşüme kapı aralandı. Sosyoloji literatürü de, toplumsal hareketlerdeki baskın ile madun kimlikler arasındaki çatışmacı eksenin, toplumsal değişimin itici gücü olduğunu vurgular. Bu anlamda sosyal hareketler, toplumsal değişimin etkili bir katalizörü olarak öne çıkar.