Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

335 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
V. Murad'ın torunu Selma Sultan'ın kızı olan gazeteci yazar Kenıze Mourad'ın kaleme aldığı bu eser Filistin'de yaşayan Müslüman ve Yahudiler ile yapılan görüşmeleri konu ediniyor. Kadın, erkek, çocuk, yetişkin her yaştan ve farklı mesleklerden görüştüğü insanların hayatının ve düşüncelerinin anlatıldığı bu kitapta sadece Filistinlilerin değil Yahudilerin de görüş ve fikirlerine yer verilmesi olaya daha farklı bir perspektiften bakmamıza yardımcı oluyor. Öncelikle 2002 yılında yayımlanan bu kitapta geçen olaylar aradan tam 20 yıl geçmiş olmasına rağmen aynı şeklide devam ediyor, ne yazık ki geçen bu zaman dilimi Müslümanlar cephesinde hiçbir şeyi değiştirmedi. Müslümanlarla yapılan görüşmeler bize ilk olarak Filistinlerin direncini, azmini ve yaşadıkları bütün olumsuz durumlara rağmen hayata dair ümitlerini gösteriyor. İsrail yönetiminin asıl isteğinin kendilerinin direncini kırmak olduğunu ancak buna fırsat vermemek için hayata tutunduklarını ifade ediyorlar. Kitabı okurken Filistinlilerin günlük hayatında yaşadığı pek çok sıkıntı, baskı ve zulümlere şahit oluyoruz. Babası ile evinin penceresini boyarken öldürülen Ubeyd, hiçbir sebep yokken askerler tarafından çağrılıp tokat atılan, gaz bombası atılan, yolda yürürken bir anda alnından vurulup öldürülen çocuklar, evini inşa etmek için tam üç defa yüklü miktarda para ödeyerek izin belgesi alan ama üçünde de evi yıkılan bir Filistinli bu duruma verilecek yüzlerce örnekten sadece birkaçı. Sokağa çıkma yasağında mutfak ve tuvaletleri dışarıda olduğu için hayatları tam bir işkenceye dönüşen ailenin yaşadıkları kitaptaki en acı olaylardan birisiydi sanırım. Günlerce aç bekleyen ve artık çocuklarının ağlamasına dayanamayan anne bir gece sürünerek mutfağa gidiyor ve sadece un ve su alarak odasına geri dönüyor. İkisinden hamur yoğuran anne günlerce çocuklarının karnını yalnızca bu hamur ile doyuruyor. Tuvalete çıkamadıkları için tuvaletlerini odadaki çöp kutusuna yapmak zorunda kalıyorlar ve artık bu duruma tahammül edemeyen çocuklardan birisi sürünerek tuvalete gidiyor ve çıktığında askerler ile karşılaşıyor. Tüfeğin dipçiği ile dövülen bu çocuk bundan sonra artık eskisi gibi yürüyemediğini söylüyor. Kitabı okuduğumuzda orada yaşayan her ailenin bu ve buna benzer yaşadıkları sıkıntılara şahit oluyoruz. Bunların dışında Barış görüşmeleri hakkındaki düşünceleri, Yaser Arafat'a bakışları, Yahudi halkı hakkındaki fikirlerine dair de bilgi sahibi oluyoruz. Bütün toplumların iyisinin de kötüsünün de olduğunu kabul etmemize rağmen Yahudiler söz konusu olduğu zaman birçoğumuzda hiçbirini ayırt etmeden büyük bir kin ve tiksinme duygusu hasıl oluyor. Fakat kitabı okurken en çok şaşırdığım hususlardan birisi Yahudilerin içerisinde de farklı düşünen insanların olması oldu. Filistin topraklarını işgal ettiklerini ve bu yüzden haksız olduklarını düşünenlerin yanı sıra Filistinlilerin özgürlüğü için sanatını kullanan yönetmen, Filistinlileri savunan bir avukat alışkın olduğumuz Yahudi imajının dışında bir portre çiziyor bize. Filistinli masum çocukları öldürmek, hiçbir suçu olmayan insanların evlerine sebepsiz yere baskın yapmak vicdanen kendisini rahatsız ettiği için mesleğinden istifa eden Yahudi komutan da bu duruma örnek gösterilebilir. Tabii ki de görüşülen bütün Yahudiler bu fikirlere sahip değil. Filistinlilerin kendilerini katlettiğini(!), canlı bombalar sebebiyle korkmadan rahatça dolaşamadıklarını söyleyenler, bu toprakların kendilerine vaad edilmiş topraklar olduğu için Filistinlilerin tamamının oradan sürülmesi gerektiğini iddia edenler, İsrail askerinin masum çocukları öldürmediğine inananlar, Filistinlilerin haklı olduğunu yazan İsrail entelektüellerinden nefret ettiklerini dile getirenler de Yahudi topluluğun alışkın olduğumuz diğer grubunu oluşturuyor. Son olarak akademik bir dili olmadığı ve bizzat olayları yaşayan içeriden kişilerle yapılan görüşmeler olduğu için Filistin meselesine dair bilgi edinmek isteyen her seviyede okuyucuya hitap eden bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Kitabı okuduğumdan beri bütün arkadaşlarıma tavsiye ediyorum ve Kudüs ve Filistin'e dair okunması gereken kitaplardan birisi olduğunu düşünüyorum.
Toprağımızın Kokusu
Toprağımızın KokusuKenize Mourad · Everest Yayınları · 2018343 okunma
··
1 artı 1'leme
·
299 görüntüleme
Rabia okurunun profil resmi
Küçük bir dipnot: Yahudiler hakkında kitapta geçen şu bir cümle de o toplum ve diğer pek çok milletler hakkındaki bir gerçeği yansıtması açısından önem arz ediyor: "Toplumumuzu birleştiren bir Filistin tehlikesi korkusu olmasaydı, toplumumuz içten infilak ederdi." Toplumları bir arada tutan unsurlardan birisi de ortak düşmana karşı duyulan nefret duygusudur. Eğer bir toplumun mücadele ettiği düşman bir grup yoksa o zaman kendi içlerinde sorun üretmeye ve birbirleri ile çatışmaya başlarlar. Bu durumu barbarlık veya barıştan uzaklaşma gibi düşünmeden insanların ve toplumların hakikati olarak kabul etmek gerekir. Kendi ülkemizde yaşadığımız 15 Temmuz dönemini ve sair zamanları düşünebiliriz. İslam'daki cihad kavramı da Müslümanları bir arada tutan ve birbirlerine değil de ortak düşmanlarına karşı mücadeleye yönelten bir tutumdur. Müslümanların cihaddan uzaklaşması ve kendi içlerinde birbirlerini yemeleri, son birkaç asırdır ayağa kalkamamaları arasında bir sebep-sonuç ilişkisi vardır. Yahudiler de aslında kendi içlerinde parçalanma ve fikir ayrılıkları yaşıyorlar fakat onları bir arada tutan en büyük bağ birbirlerine olan sevgilerinden ziyade ortak düşmanlarına duydukları nefret. Bu yüzden asıl hedefine/asıl düşmanına odaklanmayan Müslümanlar kendi aralarında incir çekirdeğini doldurmayan ihtilaflarla uğraşmaya devam edecek, bütün enerjilerini burada harcayarak ömürlerini tüketecektir.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.