Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Kavgadan sonra bir sessizlik alıp götürmüştü tüm odaları. Eğer salondaki akvaryumun suyunu değiştirme sesi olmasaydı sonsuza kadar devam eder gibi gözüküyordu bu durum. Nasıl böyle bir hâl aldı diye düşünüyordu sessizliğin sesinin vermiş olduğu yardımla. Adam ışıkları söndürdü karanlığın büyüsüne inanırdı uzandı yatağına ölü koyunları saymaya başladı. Ne yaptıysa uyuyamadı peki kimdi uykusuzluğunda saklanan? Maalesef bunu kimsenin öğrenmesine izin vermeyecekti... Uyumaktan vazgeçti son günlerdeki gibi, salona geçti bir kadeh şarap doldurdu bardağına, orta kalite kırmızı bir şaraptı bu elinde kadehiyle kahverengi derisi yavaş yavaş sökülmeye başlayan ve sinir bozucu bir şekilde gıcırdayan tekli koltuğuna oturdu Tüm bu düşüncelerin uzağında olmak istercesine yudumladı kadehini usulca. Artık ne yapması gerektiğini o da bilmiyordu ayağa kalktı, sokağa göz atmak istedi pencereye yanaştı yağmurlu havaları severdi ama yağmur yoktu dışarıda. Farları açık unutulmuş bir arabadan başka ilgisini çeken bir şey olmadı. Aya bakmak için hafif kaldırdı başını ay çürük bir meyve gibi kısmen siyah ve lekeliydi. Çenesi çok düşük biriydi içindeki o sesle bitmek bilmez bir sohbet içerisindeydi, o sesin başka bir hayatta yaşayan kendi olduğunu düşünüyordu. Bu düşünce onu gülümsetti onu gülümseten iki şeyden birisiydi bu durum. İlki artık yoktu bu duruma bir isim vermek çok zordu belki de imkansızdı;aşık olduğu kadın mı, sevdiği değer verdiği bir kadın mı? Hiçbiri değildi. Farklı bir isim veriyordu kendi durumuna kronik hastalığıydı o kadın... Tahmini olarak daha ne kadar bir süre bu hastalıktan çekerdi kendisi de bilmiyordu. Çok değiştirmişti onun gelişi hayatını ama gidişi daha çok değiştirdi. İstemediği halde bildiği her şey bir dengeye gelmek için yer değiştiriyor ve bu durum bazılarının dengesini alt üst ediyordu. Onun için bu ayrılık bir son muydu yoksa sonun da ötesinde bir felaket miydi? Düşünememeye başladı dünyayı siyah beyaz görüyordu artık. Gece iyice kendini göstermiş yıldızlar en tepedeki yerini gururla almıştı. Lakin onun uykusuz geceleri serpilmiş yıldızlar gibi beyaz değildi. Uçsuz bucaksız bir boşlukta sanki dar ve çıkmaz bir sokakta gibiydi, böyle devam edemezdi zihni bomboş ve rüzgarsız bir hava gibiydi buğday başaklarını hareket ettirmeye bile gücü yoktu sanki. İçinden geçirdi, hayal kurabilenler çok şanslı diğerleri hep uykusuz diye ve uyudu sonsuza değin…
·
361 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.