#semakaygusuz kalemiyle ilk kez #barbarınkahkahası kitabıyla tanışmıştım. Farklı bir anlatımı var hem okuru kitabın içine çekiyor hem de konudan kopmamak için pür dikkat okumak gerekiyor.
Postmodern türündeki #yeredüşendualar ‘ın arka kapağında birçok okur ve eleştirmen tarafından "masalsı, destansı, mistik, alegorik ve çok katmanlı bir roman" olarak değerlendirildiği yazıyor. Bu da merak uyandırmaya yetiyor haliyle..
İki bölümden oluşan romanda bir hikaye iki kez anlatılıyor. Birinci bölüm üzüm,ikinci bölüm altın. Doğrusal zamanda geçen ilk bölümü okuması daha kolay akıcı.
Bir kütüphanede çalışan, ancak kitaplara karşı pek ilgisi olmayan Leyla’yı terk edilmiş kitapları toplamaya başlaması ve bunu tutkusu haline getirmesiyle tanıyoruz. Babasıyla birlikte yaşayan Leyla’nın ailevi problemleri,ada sakinlerinin ilişkileri anlatılıyor. Ev içerisindeki o hüzünlü hava, mutsuzluk, karamsarlık, baba-kız arasındaki kopukluk öyle derin anlatılıyor ki üçüncü bir göz olarak evde yaşayan bir birey oluveriyorsunuz. Aynı huzursuzluk ada sakinlerinde de geçerli. Öyle ki O’nlar Leyla’nın babasını zehirleyerek öldüreceğini bile düşünüyorlar..
İkinci bölüm yani “Altın” okuması zor ama edebi coşkuyu iliklerimize kadar hissettiriyor. Hiç zamanda geçen ikinci bölümde “masalsı, destansı, mistik, alegorik” dilde anlatılan bir yol hikayesi var. İki bölüm bağımsız gibi görünse aslında “altın” “üzüm”ün çekirdeğiymiş gibi iç içe.
Tasviri, dili, hayal gücü, betimlemeleri tek kelimeyle muhteşem ancak öykü kitaplarına göre daha yoğun bir eser. Yazarla henüz tanışmamış olanların öncelikle öykü kitaplarını okumasını tavsiye ederim.