Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Kuran'da Cin Kelimesinin Kullanılmasına Dair
Cin kelimesinin geçtiği tüm ayetler Mekki'dir. Mekkî sûrelerde dört yerde geçen, halk muhayyilesinde hûri olarak anlaşılan “hûrun 'ıyn" deyimi Medeni âyetlerde "ezvâcün mutahhera/tertemiz eşlere dönüşmesi gibi, Medeni ayetlerde cinler gitmiş, bunların yerine şeytanlar yani Medineli münafıklar ve Yahudiler gelmiştir. Sanılanın aksine Kur'an, halk muhayyilesindeki cinlerin varlığını ontolojik olarak ispat etmeyi amaçlamamıştır. Müşriklerin batıl inançları, sapma nedenleri anlatılırken, taptıkları cinler/ melekler mevzu edilirken, onların sakîm cin/melek inancı zemmedilirken cinlere değinilir. Cin kelimesinin geçtiği âyetleri gerek metin içi, gerekse metin dışı bağlamıyla ele aldığımızda (cinlerin varlığını ispat etmek için Kur'an'dan delil diye getirilen) âyetlerin anlamı bütünüyle değişmektedir. Yine farkedileceği üzere cinler kâfirlerle ilgili âyetlerde olumsuz anlamda geçmektedir. (36) Yine az aşağıda görüleceği üzere Kur'an'da "el-insan" kelimesi kâfirler için kullanılmıştır. Yine "ins-ü cin” terkibi pejoratif anlamda kâfirler için kullanılmıştır. Ayrıca cin kelimesi birçok ayette şeytan için kullanılmıştır. Yani cin ile şeytan ve dolayısıyla küfür ve isyan arasında geçişler vardır. Cinlerle ilgili üç âyette “Sizden önce yaşamış kavimler, toplumlar" [7/38; 46/18; 41/25] ifadesiyle geriye doğru uzanan bir zaman dilimine göndermede bulunulmakta; daha önceki asırlarda yaşamış, vahyin ilk muhataplarının duyduğu lakin görmediği, ünsiyet kurmadığı toplumlar kastedilmiş olmalıdır. Kur'an âyetlerinde "iman-küfür, insan-şeytan, dünya-ahiret, hayat-ölüm, maşrik-mağrib, hak-batil, rahmet-gazap, emir-yasak, hayır-şer, cennet-cehennem" şeklinde bir takım kelime ikizleri, çiftleri yani "mesâni" [39/23] bulunur. "İns" kelimesi de zıt kutbu olan "cin" kelimesiyle birlikte kullanılır. Ayrıca "Sabah-akşam Rabbinizi tesbih edin" [33/42] "Rabbinizi her dâim, her zaman anın" demektir. Ya da "Doğunun ve batının Rabbi" [73/9] ifadesi "kuzeyin de güneyin de, aşağısınında, yukarısının da yani her yerin Rabbi" demektir. Tıpkı bunun gibi "ins-ü cin" terkibi de "herkes" anlamında kullanılmaktadır. Cin kelimesinin kullanımında dikkat çeken bir diğer husus da (“Yâ ma'şerel cinni vel insi”) [6/128,130; 55/33] âyetlerinde olduğu gibi cin ile "büyük kalabalıklar, insan yığınları" kastedilmiştir. Cin kelimesi bazen "ümmet" [7/38, 41/25]; "cin ve insin sevâd-ı azamı", insanların kahir ekseriyeti [7/179]; cin ve insanlardan oluşan “büyük ordu” [27/39]; hatta [11/119] âyetinde olduğu gibi kâfir insanların ve cinlerin tamamı, tüm cehennemlikler kastedilmiştir. "Cinn'ü-nâs ve cenânühüm" "insanların çoğu, ekseriyeti, avamı, ayak takımı, ammesi, halk" anlamında kullanılır. Bir Arab'ın dilinde insanların ekseriyeti, Arap olmayanlar demektir. Araplar görmedikleri (tanımadıkları) tüm bu insanları cin olarak isimlendirirler. Arapların daha önceden görmedikleri, tanımadıkları yabancı toplumları da cin olarak isimlendirdiğine dair bilgileri çeşitli tefsir kitaplarında bulabiliriz. Yunanlılar da Yunan kültürüne ait olmayan yabancıları "Barbarlar" olarak tanımlamışlardır. “İns ve cin” veya “cin ve ins” şeklinde gelen sıralama nedeni de muhtemelen Kur'an'ın nazmından kaynaklanmaktadır. Bu sıralama daha çok âyetlerdeki -cin lafzının geçtiği âyetlerin Mekkî olduğunu göz önüne alınırsa- kafiye, secî, ses uyumu ile ilgili olmalıdır. Mekkî sûrelerin bilindiği üzere nazm yönü baskındır; şiirimsi bir dili vardır. Örneğin arûzu'l-Kur'an (Kur'an'ın gelini) diye isimlendirilen Rahmân sûresinde cinler kafiye uyumunu gözetmek için "cân" şeklinde gelmişlerdir. "Halaka'l-insân, halaka'l-cân" [55/14-15], "insün ve lâ cân" [55/39-74] gibi. "Nâs, hannâs, vesvâs" şeklinde biten âyetlere kafiye/seci uyumu için "mine'l-cinneti ve'n-nâs" [114/6] şeklinde; "Mine'l-cinneti ve'n-nâsi ecmain" [11/119, 32/13] de sûrenin nazmına uyum sağlaması için "ecmaîn" ziyadesiyle gelmiş olmalıdır. Çoğunlukla cinler önce zikredilmiştir; "Ya ma'şera'l- cinni ve'l-insi" [55/13, 6/130]; "mine'l-cinni ve'l-insi [7/38, 27/17, 6/130, 41/25, 41/29, 46/18]; “cin ve ins” [52/56] gibi. Şu iki yerde ise "şeyâtînü'l-insi ve'l-cin" [6/112] "insü ve'l-cinnü" [17/88] şeklinde insan önce gelmiştir. Kur'an'da cin ve şeytan kelimelerinin dağılımı şöyledir; cin: 22, cân: 7, şeytan: 70, şeyatîn: 18 kez geçmektedir. (36) Bunun iki istisnası Cin ve Ahkaf süresindeki cinlerdir. Bu iki sûrede zikredilenler cinler ise yabancı heyettir. Aslında bunlar da kâfirdir. Tâ ki, Kur'an dinleyip, Müslüman olana kadar. Yine Süleyman'ın cinleri de kâfirdir. Yani Yahudi olmayan putperest kabilelerden oluşan kölelerdir.
Sayfa 348-350
··
71 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.