Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Sanat İyi İnsan Yapar mı?
Sanatın insanları daha iyi birer insan yapabileceği inancı klasik çağa dayanır. Aristoteles, müziğin karakteri şekil- lendirdiğini ve gençlerin eğitim müfredatına dahil edilmesi gerektiğini söylemişti. Müzik dinlerken, "ruhlarımızın de- ğişime uğradığını" savundu. Müzik "ahlaki vasıflar" kazan- dırır. Ancak doğru müzik türü dinlenilmelidir. Yanlış bir müzik türü, özellikle de Aristoteles'in "fazla heyecan verici" bulduğu flüt müziği, köleler ve çocukların yanı sıra "tamir- cilere, işçilere ve benzerlerine" hitap eder ve insanı "kabalaş- tıran" bir etki uyandırır.118 Platon elbette sanatın insanları daha da kötüleştirdi- ğini düşünüyordu. Akıl ve bilimin aksine, sanat "hakikatten çok uzaktır" ve "gerçek veya sağlıklı bir amacı" yoktur. En iyi ihtimalle, "sadece bir çeşit spor ya da oyun" olarak, sa- natseverlerde "sulu göz ve değişken" davranışları kışkırtır. Tutkuları teşvik etmesi "ruhtaki rasyonel ilke"ye karşı çalı- şır. İnsan ruhlarını dokuz mertebeye göre sıralayan Platon, filozofları en üste, tiranları en alta, sanatçıları ise zanaat- karlar ve çiftçilerin hemen üstündeki altıncı mertebeye yerleştirir. Öte yandan, çoğunluğa hitap eden "zararlı" müziğin karşısında, "en iyi vasıflara haiz, en eğitimli" insanlara hitap eden "erdemli" müzik olduğu sürece, müzik Platon için bile bir istisnaydı. Aydınlanma ve 18. yüzyıldaki estetiğin icadıyla, sa- nat eserlerinin alıcılarını ahlaki, duygusal ve ruhsal açı- lardan geliştirdiği fikri, Batı dünyasında yaygın bir fikir haline geldi. Hegel, bilindiği gibi, sanatın "dürtüleri ve tutkuları gemleyip terbiye ederek arzulardaki vahşeti azal- tabileceğini" salık verdi.ıı9 "Ahlaki iyiliğin en büyük aracı olan" hayalgücünü beslediği için şairlerin "sivil toplum kurucuları" olduğu yönündeki Shelley'nin iddiası da aynı iyimser yaklaşımın uzantısıydı. 12° Civilizinq Ritua.ls [Uy- garlaştırma Ritüelleri] kitabında Carol Duncan, bu geliş- menin eğitimliler arasındaki dini inancın zayıflamasıyla aynı zamana denk geldiğini gösterdi. Söz konusu gelişme manevi değerlerin kutsal alandan seküler alana aktarılma- sını temsil ediyordu. Sanat galerileri hem mimari açıdan hem de ziyaretçilerin tepkileri açısından tapınaklara ben- zemeye başladı. 1768' de Dresden Galerisini ziyaret eden Goethe'nin, "sanatın kutsal amaçlarına adanmış o yerde- ki hayranlık uyandıran eserlerden" edindiği ulvi izlenim, "Tanrı'nın Evine girişte yaşanan duyguya" benziyordu. William Hazlitt, Pall Mall' deki Ulusal Galeriye yapılan bir geziyi "kutsal topraklara" hacca gitmeye benzetiyordu.Genel olarak dünya işleri, "sanatın tapınağında yapılan adanmışlık eylemi"yle karşılaştırıldığında "beyhude bir densizlik" gibi görünüyordu. 19. yüzyılda, sanatın misyonunun insanları geliştir- mek olduğu ve sanat galerilerine halkın erişiminin bu so- nucu doğuracağı yaygın bir kültürel varsayım haline geldi. Özellikle fakirler yüksek sanata ilgi duymaya ikna edilebi- lirlerse, bu, onların maddi sıkıntıları aşmalarını, paylarına düşene razı olmayı ve zenginlerin mallarına göz dikip çal- maya kalkışmamalarını sağlayabilecekti. Böylece sosyal hu- zur sağlanacaktı. İşçi sınıflarının sanat galerilerini ziyaret etmesi gerektiğini söyleyen Charles Kingsley, eğitimli geniş bir kesim adına konuşup işçi sınıfının sanat galerilerine git- mesini öneriyordu:
Sayfa 144 - Vakıf Bank Yayınları 1.baskı
·
48 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.