Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Kupanın Kırık Kalbi
Galatasaray 2000 yılında UEFA Kupası'nı kazanmıştı. Kurallara göre kupa, şampiyon takımın müzesinde bir yıl kalır, bir yıl sonra da UEFA Kupası finalinda maçın oynanacağı kente gelir ve yeni sahibine verilirdi. Kupa her yıl böyle dolaşır giderdi. Galatasaray'ın kupayı kazanmasının üzerinden henüz bir kaç ay geçmişti. Fatih Terim takımdan ayrılmış, Hakan Şükür, Emre ve Okan gibi futbolcular İnter'e gitmişti. Galatasaray'ın başına ise Romanya'dan Mircea Lucescu getirilmişti. O tarihi gümüş kupa ise oradan oraya gezdiriliyordu. Aynı yıl Şampiyonlar Ligi Kupası'nı İspanya'nın ünlü Real Madrid takımı kazanmıştı. Ve ne tesadüftür ki hem Galatasaray'ın hem de Real Madrid'in formalarının ve tüm malzemelerinin sponsoru Adidas'dı. Adidas önemli bir reklam fırsatı yakalamıştı. İki takım da Avrupa'nın en büyüğüydü. 2000 yazında hem Real Madrid hem de Galatasaray Almanya'nın Münih kentinde düzenlenen bir turnuvaya davet edildi. Adidas şirketi bu fırsatı kaçırmadı ve her iki kulübün Almanya'ya aldıkları kupalarla gelmelerini istedi. Adidas şirketi kupalarla bir şov yapmayı planlıyordu. Galatasaray Kulübü Almanya'ya Türk Hava Yolları ile gitti, gümüş kupayı da yanlarına almışlardı. Kupanın uzunluğu bir metreye yakındı ama girişte Türk yetkililer hiçbir sorun çıkarmadı. Turnuvanın ardından dönüş yolunda işgüzar Alman yetkililer kupanın uçağın içine alınmasını sakıncalı buldular. Galatasaray kfilesinde yer alan yöneticiler tüm ısrarlarına rağmen Almanlar'a diş geçiremedi. Bunun üzerine Türk Hava Yolları yetkililerinden uçaklarda kullanılan beyaz yolcu yastıklarından birkaç tane aldılar. Daha sonra da karton bir paket bulup, kupayı içine yerleştirdiler. Çevresine de bu yastıkları koydular. Kutuyu kapattıktan sonra üstüne "dikkat kırılacak madde" diye yazdılar. Paketi kendilerini İstanbul'a götürecek olan uçağın kargosuna verdiler. Yolculuk boyunca hiç kimse kupayı düşünmedi. Kupanın rahatı yerindeydi. Zaten yanında da yastıklar vardı. Hiç bir şey olmazdı Kafile İstanbul'a geldi. Bagaj bandından bavullar alındı. Kupanın içinde olduğu karton kutu ise alınıp bir kenara konuldu. Daha sonra kapak açıldı ama açılmasıyla kapanması bir oldu. Kutuyu açan yöneticiler önce free-shopların önünde bir süre oturup kendilerine gelmeye çalıştılar. Pakete bir daha baktılar. Hayır doğru görmüşlerdi. Koskoca UEFA Kupası ikiye bölünmüştü. Kupa hemen Florya'ya götürüldü. Olay başgan Faruk Süren'den uzun süre saklandı. Herkes bir çare düşünüyordu. Eğer kupa bu haliyle UEFA yetkililerine geri verilirse, bütün Avrupa'ya rezil olurlardı. Bunu hepsi biliyordu. Yönetim kurulu masasında kupa kırılmış yatarken tamir fikri ortaya atıldı. Kupa ertesi gün Kapalıçarşıya götürüldü. Kapı kapı dolaşıldı. Tüm kuyumculara tek tek uğranıldıktan sonra bu tamiri gümüşçülerin yapabileceği öğrenildi. İyi bir gümüşçü bulundu. Kupayı görünce "Bu ne?" diye sordu. Adam onun UEFA Kupası olduğunu hiç düşünmemişti. Zaten kupa yol boyunca kimse anlamasın diye paketkenmişti. Ayrıca paketi zaten eski gümüşçü olan Ökkeş Polat götürmüştü. Gümüşçü tamir etmeyi kabul etti ve birkaç gün sonra gelip almalarını söyledi. Çaresiz görevliler kupayı gümüşçüde bıraktılar. Gümüş kupa üç günde tamir edildi. Bir sonraki gün yönetim kurulu toplantısına kupa geri gelmişti. Herkes kupayı teker teker inceledi. Ancak kırılıp yeniden yapıldığı hiç belli değildi. Ardından o gün toplantıda bulunan yönetici Celal Gürcan espriyi patlattı. "Vallahi eskisinden daha güzel oldu." Olay böylece kapandı. Kupanın kırıldığından hiç kimseye söz edilmedi. Kupanın Galatasaray'daki devri kapanmıştı. Bir sonraki yıl kupanın finalini İngiltere'den Liverpool ile İspanya'dan Alaves takımları oynuyorlardı.Bütün yöneticiler de televizyonlarının başında maçı izliyordu. Galatasaray'ın geri gönderdiği, tamirden geçmiş kupa da orada güzel bir kürsüde yeni sahibini bekliyordu. Maç bitti kupayı Liverpool kazandı. Sıra kupa törenine geldi. İngilizler kupa töreninde sürekli zıplıyorlardı. Kupa elden ele dolaşırken Galatasaraylı yöneticilerin tümü ekranların başında dua ediyorlardı. "Allahım ne olur şimdi kırılma!" O sarsıntıda bile kupa kırıldığı yerden kopmadı. Törenler bitince herkes rahatladı. Ya kupa töreni sırasında kupa kırıldığı yerden ikiye bölünseydi? Kupa hâlâ her yıl yeni sahibine veriliyor. Yani kırık ve hasarlı kupa ülke ülke dolaşıp duruyor. Kim bilir belki o haliyle yeniden Türkiye'ye gelir.
nokta yayınları
··
58 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.