Gönderi

Tanrıya İnanıyormuş gibi görünüp, inanmayanlar en ahlaksız olanlardır.
Sabır üzerinde sadece düşün. O bile kendi başına bir meditas-yon yaratacaktır. Sabırlı insan meditatif bir hal alır çünkü o rahattır. “Tanrı nasıl olsa bana göz kulak oluyor, bunu neden dert edeyim ki?” der. Tanrı yeryüzünden ne kadar yok olduysa o kadar sıkıntı girdi yeryüzüne. Bunu izleyebilirsin; arada kesin bir ilişki var. İnsanlar güvenirken, inanç içindeyken, Tanrı’nın varlığını, bize göz kulak olunduğunu, bu yeryüzünde yabancılar olmadığımızı, ait oldu ğumuzu, bizi daima doğru yola götürmeye hazır görünmez bir el olduğunu, dert etmeden yaşayabileceğimizi bildiği zaman bir memnuniyet doğar, huzur, sessizlik, sükûnet, bir dinginlik ortaya çıkar. Bunların hepsi kayıptır artık çünkü Tanrı’ya güven kaybedilmiştir. İnsan Tanrı’yı kaybettiği an herşeyi kaybeder çünkü artık yalnızca kendine güvenmek zorundadır ve o çok miniktir, varoluşsa devasa büyüklüktedir. İnsan sadece bir atomdur ve bu atom, sonsuz varoluşla mücadele etmeye çalışmaktadır. Gerilim, keder, umutsuzluk, hüsran, sıkıntı, intihar, delilik tabii ki olmak zorundadır. Dindar kişi varoluşla rahat olandır, ırmağı yönlendirmeye çalışan değil tam tersine ırmağın içinde eriyen ve ırmağa, “Nereye gidiyorsan beni de götür çünkü amaç senin gitmekte olduğun yerdir” diyendir.
Sayfa 257 - Butik Yayınları 2010Kitabı okudu
·
57 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.