Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

736 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
13 günde okudu
GÜL/ÜMSE
736 sayfalık bu kitabı elimden geldiğince sizleri sıkmadan açıklamaya çalışacağım. Umberto Eco'nun yazdığı bu ilk romanında yazar tüm riskleri göze almış. Sayfa sayısı, konusu, konunun geçtiği mekan, kişiler ve en önemlisi de kendi dönemini kurgulamak yerine ortaçağı seçmiş olması. Tüm bunların altından kusursuzca kalkmış bence ve bu da yazarın o büyük bilgi birikiminin bir kanıtıdır. Konusu her ne kadar polisiye diye geçse de yazar elinden geldiğince orta çağın, özellikle de kiliselerdeki tüm sorunlara uzun uzun değiniyor. Kitabın adını ilk başta "Suç Manastırı" olarak düşünen yazar bu durumda okuyucunun dikkatini sadece polisiye konusuna çekileceğini düşünmüş. Bu da kitabın içinde geçen diğer konulara gerçekten de haksızlık olurdu. Çünkü polisiye kısmı kadar şu konulara da değiniyor. Yazar, Papa ve imparatorluk arasındaki güç savaşına, tarikatlar arasındaki fikir ayrılıklarına, bir manastır içindeki kirli oyunlara, her insanın içinde ki o günahkâr kişiliğe. Ben kitabı okurken yazarın aslında değinmek istediği şeylerin bunlar olduğunu, polisiye kısmının sadece okuyucuyu romanda tutmak için kullandığını bile düşündüm. Fakat polisiye kısmı da o kadar zeka doluydu ki onu ufak bir araç gibi gösterirsem çok büyük haksızlık etmiş olurum. Yazar her iki konuyu da kusursuz bir felsefeyle okuyucuya aktarıyor. William ve çömezi (Adso) manastırda işlenen esrarengiz cinayetleri çözmeye çalışırlar. Uzun diyaloglar şeklinde geçen bölümlerde yazar sizi de konunun içine çekiyor. Onlarla beraber sizler de cinayetlerle ilgili akıl yürütmeye başlıyorsunuz. 7 gün şeklinde bölümlere ayrılmış kitap fakat bu 7 gün için de çok geniş bir zaman dilimine değiniyor yazar. Çünkü sadece manastırın için de geçen olaylara değil ortacağın tüm karanlık yanlarına da değiniyor. Bu açıdan tarihi bir değer de taşır mı kitap yoksa anlatılanların hepsi yazarın kurgusu mu bunu bilmek için ayrıca araştırma yapmak gerekiyor. Fakat okuyunca şundan emin oluyorsunuz ki din her dönem de aynı sorunları içinde barındırıyor. Her dönemde dünya üzerindeki gücü elinde tutmak isteyenlerin dini kullandığını görüyoruz. Ve bu gücü kazanmak, kazandıysa da kaybetmemek için aklınıza gelecek olan her kötülüğü yapabileceklerini görüyoruz. Manastırda dinen günah denilen her şey yaşanıyorken birisi çıkıp da "gülmek" günah diyebiliyor. Gülümsemekten korkuyor ve bu korkuyu herkesin zihnine işlemeye çalışıyor. Her zamanki gibi en büyük günahların sebebi olarak kadınlar gösteriliyor. Oysa kitapta tek bir kadın karakter geçiyor. O da çok kısa bir bölümde. Bu konuya kitaptan değil Murathan Mungan'ın bir yazısının ufak bir kısmını alarak değineceğim. Beni hatırladınız mı? Ben Gülün Adı’nın adsız kızıyım. Bir lokma ekmek için manastıra gizlice sokulup etini satan, ortaçağ’dan bu yana milyonlarca örneği olan küçük, yoksul bir köylü kızı. İddiasız, geleceksiz bir kız... Umberto Eco diyor ki; "Bir roman yazdım, çünkü canım bir roman yazmak istiyordu." Bunu görüp kalemi elinize alıp ben de bir roman yazmak istiyorum demekle olmuyor. Çünkü öncesinde bir çok araştırma, bilgi, emek ve zeka gerektiriyor. Okumayı düşünenleri; bir manastır, manastırın içinde labirent şeklinde gizemli bir kütüphane ve kütüphaneye bağlı cinayetler serisi bekliyor. Herkese keyifli okumalar
Gülün Adı
Gülün AdıUmberto Eco · Can Yayınları · 202012,6bin okunma
··
5,5bin görüntüleme
Mustafa Kemal Baba okurunun profil resmi
Beni hatırladınız mı? Ben gülün adı’nın adsız kızıyım. Bir lokma ekmek için manastıra gizlice sokulup etini satan, ortaçağ’dan bu yana milyonlarca örneği olan küçük, yoksul bir köylü kızı. İddiasız, geleceksiz bir kız. Ama romanı okuyanlar hatırlayacaklardır. Her şeyin yoğun bir baskı altında tutulduğu o manastır karanlığında yakalanır ve sonunda yakılırım. Benim karşılığını almadan yattığım tek erkek çömez Adso’dur. Tenimin çağrısına uyarak kendimi verdiğim toy, ergen Adso. Romandaki işlevim biraz da adso’nun dünyasını ışıtmak, varlığımla cinsellik dünyasının karanlığını aydınlatmaktır. Nitekim ben yakılırken yoğun bir vicdan azabı duyar Adso. Çaresizdir. Sonra gülün adı film olur. Herkes roman ile karşılaştırıyor. Ben daha zahmetsiz bir iş önereceğim. sizse vazgeçip yalnızca afişe bakın. 591 sayfalık bir romanda toplam rolüm olsa olsa yirmi otuz sayfayı geçmez. Romanda tek kadın olmaktan öte bir ağırlığım yoktur benim. Oysa sizin çağınızda afişin baş köşesine kurulmuş yatıyorum. Ve yattığım yerden geçen onca zamana sizin yaşadığınız çağa bakıyorum. Sizce burada bir yanlışlık yok mu? Ayrık bacaklı bir kadın resminin ticari başarısına tüm bir engizisyon vahşetini feda edenler her çağda olacaktır elbet. Bir roman, bir öykü, bir şiir kültürün daha popüler bir türüne çevrilirken nasıl da her şeyden vazgeçiliyor. Nasıl da çoğunluğun tiranlığına kurban ediliyor. Çağınızda bir kez daha yakıldım.
Murathan Mungan
Murathan Mungan
Dağlar okurunun profil resmi
Filmden çıktığım an geldi aklıma , ortaçağ ve kiliselerin o kasvetli ortamı beni boğmuştu😩🤷‍♀️ama öyle güzel anlatmışsınki
Mustafa Kemal Baba
Mustafa Kemal Baba
okuma listeme eklesem mi dedim 📚🤔incelemenizi bekliyordum teşekkürler, emeğinize sağlık✌🏼📚👏🏼👏🏼
Mustafa Kemal Baba okurunun profil resmi
Filmini eleştiren de öven de çok oldu. Ben izlemediğim için bir şey diyemeyeceğim. Ama kitabı çok beğendim. Okuyun derim 😊
Gecemay okurunun profil resmi
Tek kelimeyle fevkalade bir anlatım👏👏👏
Mustafa Kemal Baba okurunun profil resmi
Teşekkür ederim 🤗📚
Serap Tiryaki okurunun profil resmi
Çook eski bir baskısı var elimde 😊
Mustafa Kemal Baba okurunun profil resmi
Çok fazla bir değişiklik yoktur içeriğinde. Sonra ki baskılarda yazar kitapla ilgili aldığı yorumları değerlendirdiği için daha uzun. Bir de ortaçağda kullanılmayacak bazı terimlerin farkına varıp düzeltmiş. Okuyacaksanız aynı keyifle okuyacağınızdan eminim 😊
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.