Gönderi

Kişisel düşünce köşesi - 4 (Yaşanan nadir günlerden)
Bugün saygıdeğer
Fahri Tuna
Fahri Tuna
ile okulumuz etkinliğinde tanıştım. İmzasını aldığım ilk portre yazarı... Yumuşak yüreği, güçlü ve anlaşılır hitabeti, anlatımında öne çıkan vefa anlayışı, inceliğiyle ve naifliğiyle adeta gönülden fethediyor insanı. O gelmeden bir hafta önce
Yaşa'yan Portreler
Yaşa'yan Portreler
kitabını okudum ve kitabın portre eseri olmasına rağmen, apayrı ve mükemmel üslubu, daha doğrusu Fahri Tuna üslubunu çok iyi bir şekilde tanıdım. Hayat yolculuğunda böyle tesadüfler gerçekten güzeldir ve unutulmazdır. İlk olarak şunu söylemek istiyorum ki, doğrusunu söylemek gerekirse
Yaşa'yan Portreler
Yaşa'yan Portreler
'i ilk okuduğumda gerçekten bi anlam çıkaramamıştım, çünkü kitabı portre eseri olarak okumamıştım. Portre eseri olduğunu anlayıp okuduğumda çok değişik anlamlara ve yazarın zengin birikimine hayran kaldım. Bu kitabı birde yazarla olan karşılaşmamızdan sonra da okumak istiyorum. Bu sefer nasıl duygular ve çağrışımlar uyanacak merak ediyorum. Çünkü bir kitabı ve bir yazarı doğru tanınıyıp, doğru okumak önemlidir. Bu hafta bundan ders çıkardım işte... Yazarla olan söyleşide önemli birkaç bilgi yada kavram (nasıl ifade etmek isterseniz) edindim. Bu kavramlara ne kadar hakim olsam da tecrübeli yazarımızın anlatımı bana o kavramları yeniden tanıttı. Bunlar: Vefa,eleştiri ve çalışma... Vefa neydi? Kimisine göre merhamet, kimisine göre olgunluk. Peki yazarımıza göre vefa neydi? Yazarımıza göre vefa, aslında değer yargılarımızı ve geçmişimizi unutmamaktı. Geçmiştekileri bugün olduğu gibi sunabilmek ve belirtmekti. Nereden geldiysek, nerede ne yaptıysak, nerede ne yaşadıysak iyi yada kötü bunlardan utanç duymayıp, küçük görmeyip şuan olduğumuz yere ulaşmamızın aslında bir sebebi olduğunu, bir tecrübe olduğunu ve tecrübelerle geliştiğimizi bilmek yada kabullenmekti vefa. Vefa aslında geçmişe saygı duymaktı, insanın nereden geldiğini unutmayıp, küçük görmeyip, faydalı tecrübelerinden biri saymasıydı... Eleştiri neydi? Bir şaheseri yada o şaheserin sanatçısını yerden yere vurmak mıydı? Hayır! Eleştiri aslında olumsuz ve kötü birşey değildi. Eleştiri kişiye yaptığı durum, davranış yada esere karşı aslında farklı bakış açılarının bulunduğu yorum topluluğuydu. Eleştiri olumlu olursa elbette memnuniyet duyarız. Ama olumsuz eleştiri aldığımızda; 1- ya kötü hissedip yaptığımız işin de kötüye gitmesini sağlarız, 2- ya o olumsuz eleştiriden yola çıkarak bir hatamızın yada yanlışımızın doğruluğunu araştırırız, 3- ya da olumsuz eleştiriden memnun kalıp farklı bakış açısı olduğunu kabul etmeliyiz... Eleştiri bundan ibarettir, eleştiri karşısında hangisini kabul edeceğimiz bize bağlıdır. Ama birşeyler başarmak ve sağlam bir adım atacaksak, 2 ve 3. Maddeler önemlidir. 1. maddeden ilerleyerek bir yere varacağımızı düşünmüyorum. Çalışma ve öneri ; Çalışmak, hepinizin de bildiği gibi emek harcamak ve çaba göstermek durumudur. Peki yazı çalışmaları ile ilgili bir hedefimiz varsa ne yapmalıyız? Öncelikle başlamalıyız. En zor adım da budur. Başlayabilmek.... Herhangi bir başlangıç olabilir, aklımıza gelen ve estetik duran şeyleri not almakla başlayabiliriz. Bir roman yazmayı düşünüyorsak en az 50 tane Türk, 50 tane yabancı roman okumak zorundayız. Şiir yazacaksak yine aynı 50 Türk şiiri, 50 yabancı okumalıyız... Bunlardan ziyade her hafta bir türden okumak zorundayız mesela her hafta 1 şiir okumak bize çok şey katacaktır. Yada bir portre veya biyografi okumak... Bunlar kültürel zenginliğimiz için önemlidir.(Fahri Tuna'nın önerisiydi) Çok yönlü ve bilgili olmalıyız açıkçası. Fahri Tuna 'nın da dediği gibi "Çok kitap değil, kaliteli kitap okumalıyız." Bu söze çok katılıyorum ve dikkate almanızı tavsiye ediyorum. Kendi düşüncelerimi dökmek istedim sadece, iyi akşamlar olsun...
·
88 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.